Kırılmalar -II-

Kırılmalar-II-

(Yazının ilk bölümü için tıklayın.)

Nereye baksam kırgın, nereden baksam kırılmışlık… Tam da “Aklımın gücendiği çağ”… M. Mungan haklı… Bir kırılmadır gidiyor. Bezirgan, deve kervanını almış baharatını döke döke gidiyor. İnceldiği yerde kopuyor hayat. İnceliklerimiz gidiyor.

“Vurmayın, öldüm.” diyen Ali İsmail gidiyor. Ağzında gelincik var fotoğrafında… Kıpkırmızı… Az sonra bir sokakta döverek öldürüyorlar Ali’yi. Kıpkırmızı gelincik taşları boyuyor. Ali’nin kanı gelinciğe, gelinciğin kanı Ali’ye… Ali sonra yorgun düşüyor, tutamıyor kafasını. Önce gelincik düşüyor ağzından. Ali son kez baktığında kıpkırmızı gelinciği görüyor. “Vurmayın. Öldüm.” diyor zalimlere. Uykusu mu geliyor, gelinciğin güzelliğinden, başımı dönüyor? Gelinciği yere düşüyor, Ali uyuyor. Uyuma Ali İsmail, kalk annen bağırıyor: “Herkes uyur, ben uyumam, anayım ben, bana Ali’mi verin.” diyor.
Ali uyanmaz. Ali, tatlı uykularda… Düşünde sevgilisini görür. Gülümseyerek uyur.

“Aklımın gücendiği çağ” Murathan Mungan, aklımı yitirdiğim çağ, “dellendiğim” çağ… Bir daha gelincik koklamak mı? Haram olsun! ‘’Olabileceğim bir yer kaldı mı? Hiçbir yerdeyim.’’ demiş Tezer Özlü, hiçbir yerdeyim ben de. İnsan öyle bir kırılıyor, inciniyor ki kendine… Vursalar kan akmaz, kanım akmaz. Sen de çiçekçi, gelincik satma artık, Ali’nin çiçeğini satma.

Adana insanı bir farklı… Güneşe silah sıkar dediklerine aldırmayın. Yürekleri güneş gibidir. Bir seyyar satıcı, maç öncesi stat çevresinde termosunda sıcak nohut satmaktadır. Aksilik bu ya, termos birden düşer, nohutların çoğu yere serpilir. Satıcı üzgün… Dokunsalar ağlayacak. Ekmeğidir yere düşen, rızkıdır.

Adana insanı farklı… Güneş yürekliler… Seyyar satıcı dokunsalar ağlayacak ama Adana insanı dokunur. Satıcının yanına gidip yerdeki nohutları satın almaya başlarlar. Satıcı mahcup “Olmaz. Pis oldu onlar. Size termostaki kalanları vereyim.” dedikçe Adanalı delikanlılar “Biz ekmeği de emeği de yerde bırakmayız.” diyip yerdeki nohutları satın alır.

Ahmet Telli: “Kendime sığmıyorum.” diyorsun.

Kendime sığdım mı ben? Seyyar satıcı sığdı mı kendine? Yerdeki nohutları alan delikanlıların emeğe, ekmeğe saygıları un ufak ediyor insan olanı. İnsanlığı öğretiyorlar. Dağlar yıkılıyor, altında kalıyorum.

“Vicdan insanın içindeki Tanrı’dır.” diyen V.Hugo, bu gençleri görseydi ne kadar haklı olduğunu anlardı. “İnsanın insanı, insan oluyor.” diyorsun ya Orhan Kemal, insan olmak, neden bir kırılmadır ve neden ağlatır?

Amma velakin… Ez cümle ha söyle de söyle!

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.