Medyanın şişirdikleri, gençlere ilham veriyor nedense. Gençler de okumadıkları, üretmedikleri ve de değerlendiremedikleri için kendilerine sunulan içi boş, boyalı pop kişilikleri örnek alabiliyor.
Fikir ve zikir…
Gençlerimiz, biraz dikkat etseler biraz okusalar kendilerine sunulanın aslında bir yalan dünya olduğunu görecektir. Gençlere örnek alınacak biri değil, dayatılmış bir yalan dünya sunuluyor. Tek değerin para olduğu, parlak, şaşalı hayatlar… Heybetli evler, eşyalar, lüks arabalar… Paralı olursan insansın, dercesine insanı aşağılayan ama insanların da bu yönlendirmeye hayır diyemediği sinsi, çirkin, sığ bir yaşam özendiriliyor.
Pop müzik de günübirlik hazlar sunarak üzerine düşeni kolayca yerine getirirken derinliksiz ilişkileri dillendiriyor ha bire. Tek dert buymuş gibi… Tek sorun ayrılıkmış gibi… Pop müzik düşünmeye gerek olmayan yalan bir dünyayı sunar “Eller havaya!” diyerek. O eller, nedense hep havada kalır. O eller, nedense üretmek için, kitap okumak için hiç inmez. Hiç ama… O eller, nedense beyinle yürek arasındaki yolculuğa hiç çıkmaz. O eller, Victor Jara’nın ellerini kimlerin kırdığını düşünmez hiç. Ama hiç… Pop müzik endüstrisinin tacirleri, yalnızca kendi müziğine ellerin kalkmasını ister; sorgulayan, düşünen birinin müziğini sevmez, öylesinin elleri kırarlar.
“Salla salla gül memeler çağlasın,
Salla salla yer yerinden oynasın!”
Pop müzik bu… Eller, bu şarkı için havada.
Önce şu bilinmelidir ki pop müzik uçucudur. Kalıcı değeri ya da yaratıcı mirası olmadığı için ilhamı da olmaz. Elbette pop müzik de bir kültür ürünüdür ama kalıcılığı olmadığı için de iflas etmeye mahkûm bir müzik türü… Böyle bir müzik ya da bu müziğin herhangi bir yorumcusu ilham verebilir mi?
Gençler, derinlikli olanı, kaliteli olanı değil; sunulanı kabul ediyor. Bu nedenle “Çocuklara yalnızca okumayı öğretmek marifet değildir. Asıl meziyet, çocuklara düşünmeyi ve sorgulamayı öğretmektir.” diyen George Carlin’e hak vermemek olanaksız. Sorgulayan birey kolayı sevmez çünkü.
“Şüphe etmek düşünmektir.” der Descartes. Doğru söze ne denir? Hiç…
Peki, sonsuz bir avazın ve kalitenin temsilcisi Leyla Gencer’i nereye koyacağız? Leyla Gencer, “Bütün eller havaya!” demedi ama dünyanın bütün saygın elleri, onu ayakta alkışladı. Örnekse örnek, ilhamsa ilham… Ucuz olanı sahiplenmek, kaliteyi yok eder. Sorgulayan ucuzu sevmez çünkü.
“Atomu parçalayan aydın değildir sadece bilim adamıdır. Ama atom bombasının ve yaptıkları silahın yıkıcı gücü karşısında dehşete düşen bilginler, halkı, atom bombasının kullanılmaması gerektiğine karşı uyaran bir manifesto imzaladıklarında aydındırlar.” diyordu Jean Paul Sartre.
Yoz olana, yanlış olana evrensel bakıştır bu.
Peki, pop kültür bunu diyebilir mi? Diyemez. Çünkü o, an’ı anlatır. Tüketmeyi körükler. Temelinde sorgulama yoktur, biat etmeyi fısıldar. Oysa evrensel değerler, yaratıcı mirasın ve kalıcı değer üretenlerin üzerine inşa edilir. Bu nedenle yaratıcılığı olmayan pop kültür yarınsızdır. Pop günün köpüğüdür. Yarını olmaz, olamaz.
Pop kafasıyla düşünülmediğinde, pop kültür de silinecektir. Yeter ki gençler okusun ama daha çok da sorgulasın. Sorgulamayan beyinler, kendini yemeye başlar bir süre sonra çünkü. Tarihe damga vuran, iz düşen entelektüel beyinler, sanatçılar, bilim insanları, bilgeler dururken pop kültürünün değer olarak sunulması üzücü, korkutucu…
Keşke gençlerimiz ‘İlahi Komedya’ düzeyinde bir eser verseler. Nazım Hikmet gibi, Yaşar Kemal gibi edebiyat koksalar. Keşke La Scala Opera Binası’ndan birinin sesi, tüm Milano’ya, oradan da tüm dünyaya yayılsa… “Leyla Gencer Yaşıyor” dedirtseler.
Yaşadığı tarihi anlamlandıramayan, bilmeyen örnek olamaz. Çağ atlamak deniyor ya, çağ atlamak, ancak bilimle sanatla olur, evrensel değerlere katkıyla olur; pop müzikle olmaz, olamaz. Yaratıcılığı olmayan, insanın insan yanını dillendirmeyen yoz bir kültürün de onun müziğinin de yarını olmaz, olamaz.
Küreselleşemenin devleri, niteliksiz olana destek vermek zorundadır. Niteliksiz, yoz müzikler, bu nedenle gündemden düşmüyor. Popüler kültür ve onun müziğindeki yozlaşma sürdükçe su da yanacaktır, müzik de… Müzik kirlenir mi peki? Kirlenir. Müzik kirlenince de her şey kirlenir. Ruhumuz, insanlığımız, evrensel değerlerimiz, güzel olan her şey… Her şey ama…
Amma velakin… Ezcümle ha söyle de söyle!
Bu devir, sıradan insanların en parlak devridir. Duygusuzluğun, bilgisizliğin, yeteneksizliğin, hazıra konmak istayen ve bundan zerre kadar vicdani rahatsızlık duymayan bir kuşağın devridir, Numan Bey. Aklın, bilginin,ahlakın, dürüstlüğün, iyinin, güzelin, doğrunun, efendiliğin,nezaketin,sevginin, saygının baş tacı yapılacağı günleri özlemle bekliyoruz,sevgili Numan.