Gam dolu bir türkü… Sitem bu kadar içten anlatılabilir “Süremedim lavantayı konsola koydum.” deyip yollara düşüyor genç. Öylesine kırgın… Öylesine bezgin…
Konsoldaki lavanta mı? Murat alamayan bir gencin kırgınlığının, incinmişliğinin, umutsuzluğunun alegorisi… Gencin içindeki ateşle yanan lavantalar…
Lavantanın acıtacağını kim bilebilirdi ki? Sen hüznün rengi misin mor lavanta?
“Şu Karşıki Dağda Kar Var Duman Yok” bir Hatay türküsü… Hatay gibi garip ve yalnız…
“Süremedim lavantayı konsola koydum.”
Hangi dağ bu kadar ağır? Hangi umman bu kadar boğar? Hangi yaz bu kadar yakar?
Lavantayı sürememek… Muradın gözde kalmasından başka bir şey değil. Lavantanın artık bir daha açılmayacak karanlık konsolda kokusuz ölümü… Morun yanmasıdır bu. İlkyazın çiçekleriyle kor ateşte yanması…
Genç adam, bir kız sever ama sevdiği kız yüz vermez. Sevdiği katı, soğuk, dini var imanı yok.
Lavanta ki sevdiğine hoş kokmak için sürülendir. Yaşı da kurusu da candır. Şimdi süreni yok. Konsolun karanlığında mor ölümdür artık lavanta.
Konsol Pandora’nın kutusudur. Sonsuza dek açılmayacak olan… Açıldığında da her yeri hüznün kaplayacağı kutu…
Genç, lavantayı konsola atar. Unutulmuş kör kuyulara… Muradını diri diri gömen gencin konsolu ve lavantası o karanlıkta umudun yanmasıdır. Yaralı ceylan ağıdıdır mor lavanta. Konsolsa ha patladı ha patlayacak! Her yanı sarı, hüzünlü sonbahar kaplayacak.
Ya çekip gidecek olan genç?
“Ver benim sazım efendim ben gider oldum.”
Nasıl bir kırgınlık, nasıl bir incinmişlik? Nasıl bir ıssızlık? Karşılıksız sevdada kıble uzaklardır. Çekip gitme, yollara düşme vakti…
Genci aşk değil aslında yoksulluk kırıyor. Türküyü dinleyenler de boğazlanan lavantanın canhıraş feryadını duyuyor.
Gençler Hatay’da lavanta sürüyorlar mıdır hâlâ? Genç adam yaran nasıl?
Konsol da lavanta da dağ da kar da duman da Hatay’ın üstünde…
Hatay, sen iyi misin?
Hayat, hay senin!..
Be the first to comment