Bir İncecik Duman Tüter

Bir İncecik Duman Tüter Bacadan

Tüten incecik bir duman… Bacada tüten ince bir duman… Uzaktan bakana, o incecik duman ağırlık… Hele ki o bacanın ısıttığı kişi sevdiğinizse ve sevdiğiniz başkasının olmuşsa… Artık ne dağın ne de sevenin başında duman eksik olur. O duman bacadan değil, yüreğinizin ateşinde tüter ince, uzun bir sızı olarak. Dağda duman, sevende gam zamanıdır artık.

Bir incecik duman… Bir incecik sızı… Ha baca ha yürek… Görüp de yanmak, yanıp da tütmek…

“Bir incecik duman tüter bacadan
Ah oku derler böyle de algın sarhoş hocadan
Yâr yollamış aman selam geldi yüceden”

“Ah, oku derler böyle algın sarhoş hocadan!” İkinci Yeni şiirinin gerçeküstücülüğü gibi metaforu olan kapalı bir dize. Sevdiği başkasıyla evlenen bir gencin içerlemesi ancak böyle kapalı anlatılabilirdi. Yüreğinde yenilmişliğin, yok edilmişliğin sancısı ve kafa dumanlı… Ha beli kırık yılan, ha o genç!

Yok yoksulsa kişi ne yapar? Ne yapar naçar? Nereye, neye sığınır? Ahvalini kime anlatır? Ahval yaman, ahval zor, ahval yok yoksul! Hele ki sevdiği kendini terk etmiş ve başkasıyla evlenmişse… Yaşar Kemal’in dediği gibi: “Demir olsam çürürdüm, toprak oldum dayandım.”

Sevgi öteden beri para gibi özne temelinde ela alındığından kadın ötekidir, kadın metadır. Evlilikte sevginin yeterli olmadığı bilinciyle yetiştirilen kadın, aile ahlakının ikiyüzlülüğünün dayatması olan “parayı” seçecektir. Bu genelleme; sorgunlun, itirazın, düşünmenin, kuşkunun, felsefenin belirlediği kadını ayrı tutar. Sevginin de emek gibi üretilen şey olduğunu bilen kadınlara ne mutlu!

Sevgi, bezirgânın kervanında develerin heybelerinde yer alan inci mercandır artık. Çöl gecelerine ağıt yakan sevgi, maldır, alınır satılır. Tüketim toplumlarında nesnelleştirilen her şey gibidir artık sevgi de öteki…

Oysa genç adam yürekten sever. Sevdiğinin kınalı ellerini de yazmasındaki mercanlı oyasını da bilir. Odasının yeşil boyalı olduğunu da… İnsan sevince böyle sevmeli.

“Yeşil olur odasının boyası
Ah mercanlıdır yazmasının oyası
N’ettim sana bir Mevla’dan bulası!”

Söğütlü delikanlının için yanar, ateşlerdedir, zordadır. Ama genç suçludur(!) Çünkü hem insan hem de yoksuldur. “Suçumuz İnsan Olmak” diyen Oktay Akbal misali. En büyük suç da sevmek(!)

Bacada duman hep tütecektir, tüttükçe de bu türkü zarafetini koruyarak var olacaktır. Duman kelam olmuş, kelam duman. Tüter ha tüter! Bir ince duman… İncecik…

Genç kadın, Sinağrit Baba gibi avcısını seçmiştir. Ya sen Söğütlü genç? “İnsanlık imtihanından geçmemişin” tavasında ne “pişman” ne de “mağlup” ol. “ İnsanın en temel görevi, gereksinmelerimizi karşılayacak şeyler üretmektir.” diyen bilgeyi düşün. Sen ürettikçe Söğüt’ün kızları da seni üretecektir.

Zarafetin zamanı çoktan aşmış. Türkü bıraktın bize. Gadanı alsın değer bilmeyen ikiyüzlü ahlak!

Amma velakin… Ezcümle ha söyle de söyle!

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.