Güzelliğin On Para Etmez

Güzelliğin On Para Etmez

“Güzelliğin on par’etmez
Bu bendeki aşk olmasa
Eğlenecek yer bulamam
Gönlümdeki köşk olmasa”

İnsanın, kulluktan çıkıp birey olma sürecinde yaşadığı aşk; sorgulamayı, arınmayı da beraberinde getirir. Bu durumda aşk, güdü olmaktan çıkar, insanlaşır. İnsan, aşka manalar yüklemeye başlar böylece. Tolstoy’un dediği gibi artık “Güzel olan sevgili değil, sevgili olan güzeldir.” Artık âşık, kuru kuruya “Kadanı alam” demeyecek; sevgiliyi, ürettiği aşk kadar sevecek, güzelleştirecektir. Aşk üretilmiyorsa karşıda güzellik de olmayacak, olsa bile on para etmeyecektir.

“Tabirin sığmaz kaleme
Derdin dermandır yareme
İsmin yayılmaz aleme
Âşıklarda meşk olmasa”

İnsan sevdiği için kalemden zengindir. Bir kalemin betimleyemeyeceği kadar zengin… Kuş kanadı kalem olsa seven biri gibi sevgiyi dillendiremez. O sevgilinin adı, varlığı dünya yayılıyor, yaralar iyileşiyorsa Veysel’deki meşktendir bu.

Meşk; ders çalışmak anlamında… Yazı ya da müzikte alışmak, öğrenmek için yapılan çalışma… Veysel, halk bilgesi… Aşkı bilir ama meşki daha iyi bilir. Aşk, çünkü uzun ve zorlu bir çalışmanın ürünüdür. Emeğin ve de meşkin… Sevgiliyi derinleştiren, aleme sığılmaz yapan meşktir bu durumda…

“Kim okurdu kim yazardı
Bu düğümü kim çözerdi
Koyun kurt ile gezerdi
Fikir başka başk’ olmasa”

Hayatın fikir ayrılıkları üzerine kurulduğunu ve bu ayrılıkların hayatı döndürdüğünü vurgular Veysel. Hayatın içinde zıtlıkların olduğunu belirterek fikirlerin zıtlığı gelişimdir, der bir bilge gibi. Diyalektiği dillendirir.

“Güzel yüzün görülmezdi
Bu aşk bende dirilmezdi
Güle kıymet verilmezdi
Âşık ve maşuk olmasa”

Sevgilinin yüzünü güzel kılan, sevenin aşkını var eden, gülü değerli kılan sevenle sevilenin emeğinden başka bir şey değildir. İki kişinin üretimiyle oluşan emektir bu. Muhabbet nasıl ki iki baştan olursa aşk da öyle… Âşık ve maşuk varsa değerler de vardır artık. Yeniliğe, insanlaşmaya, gelişmeye, değişmeye dair…

“Senden aldım bu feryadı
Bu imiş dünyanın tadı
Anılmazdı Veysel adı
O sana âşık olmasa”

İnsan karşısındakini var ederken kendini de var eder. Toplumsal olan şey, bilinci oluştururken aşk, hem karşıdakini hem de kendini de var ediyor. Veysel adı anılıyorsa Veysel kabından taşıyorsa bu aşktandır. Aşkın gücünden bu. Veysel’i, Veysel yapan aşk… Doğruya ne denir? Doğru denir. Veysel de anılmayacaktı aşk olmasaydı… Aşk böyle bir şey… Var ediyor, üretiyor.

Peki, Veysel’i, Veysel yapan aşk, neden Veysel’i çökertir? Eskiden gönül gözüyle gören Veysel, şimdi neden gönül gözleriyle de göremez? Kim kıydı Veysel’in gönlüne? Koca Veysel’in gönül gözlerine kim mil çekti? Kim?

Rivayettir, anlatılır. Veysel evlidir. Ama karısı, yanlarında çalışan bir işçiyi sever. O işçiyle de kaçmaya karar verir. Gece yarısı olunca kalkar, hazırladığı bohçasını alır, çıkar gider. Yolda ayağına bir şeyin vurduğunu anlar. Pabuçlarını çıkarınca gözlerine inanmaz. Pabucunun ucunda kâğıt para ve kısa bir not vardır:

– Al, bu para ananın ak sütü gibi helal olsun, gittiğin yerde kendini ezdirme. Bir de güzelliğin on para etmez, bu bendeki aşk olmazsa…

Rivayet de olsa Veysel’in inceliğine yaraşıyor. Herkes insandır, insandır da herkes adam değil… Herkes insandır, insandır da herkes Veysel değil… Veysel herkestir de, kimseler Veysel değil.

Sevgiliyi var eden sendin Veysel! Onu yok edecek olan da sensin! İçindeki mumun ışığını yalandan bir üflesen söner gider o da. Adı anılmaz, güzelliği görülmez olur. Üzülme. Sen ki kara toprağa can veren adamsın. Bak Âşık Daimi sana seslenir:

– Bu da gelir, bu da geçer, ağlama!

– Kaybetmesini bilen kazanacaktır, der j.P.Sartre. İnan buna koca Veysel!

O mu? O dönüşü olmayan bir yanlışın içinde zaten. Aldattığı için yenilmiş biri. Hiçbir aldatan mutlu olmaz Veysel! İçindeki vicdan onu yaşadığı sürece yer bitirir. İnan buna. Sen onun güzelliğini içinden sil Veysel! Unut onu, unut ki çirkinliği görsün. Adını anma bir daha, anma ki sessizliğin yaktığını anlasın.

Sen çok insandan daha çok gören, sen toprağa can veren Veysel, gönlünü öyle kör gibi yumma. Gönül gözlerini tekrar aç Veysel! Herkesin gözü var da kimse görmüyor Veysel, kimseler göremiyor. Bakıyor da göremiyor.

Şemsi Tebrizi anlatır:

Kalp, ruha der:

– Ben çok severim, aşık olurum ama acıyı hep sen çekersin.

Ruh:

– Sen yeter ki sev!

Sen de yeniden sev Veysel, sen yeter ki sev. Acısını biz çekelim. Sen koca âşık, sen yeter ki sev! Acıyı ben çekeyim.

Amma velakin… Ezcümle ha söyle de söyle!

1 Comment

  1. Ne güzel bir aşk anlayışını anlatmışsın sevgili Numan. Veysel, aşık geleneğimiz son temsilcisi, büyük ozan… Bilgeliğini doğadan almış. Doğa en büyük öğretmendir.Doğa, verilen emeği karşılıksız bırakmaz, ihanet etmez. “Karnın yardım kazma ile belinden, yine karşıladı beni gülinen. Bir çekirdek verdim, dört bostan verdi. Benim sadık yarim kara topraktır.” derken bu gerçeği dile getirmiştir. Doğadaki diyalektiği çözmüş bir insan ancak böylesine derinlikli bir aşk anlayışına sahip olabilir. O, sevgilisini affediyor. Affetmek, en büyük intikamdır.
    Erhan Karakahya

Comments are closed.