Günümüzde tartışmanın çok değişik uygulamalarını görüyoruz. Tartışmanın amacı bir konuda fikir alışverişi olabilir ya da karşıdakine zorla kendi fikrini kabul ettirmek. Çevremde gördüğüm tartışmaların büyük çoğunluğunda, tartışanlar kendi fikrini kabul ettirmek amacında.
Karşınızdakine kendi fikrini kabul ettirmek, her şeyden önce insanın kendisine bir şey kazandırmaz. Tartışılan kişi tanımadığı birisi bile olsa, insanlar ona zorla düşüncelerini kabul ettirmeye çalışırlar. Oysa tanımadığınız ve belki bir daha görmeyeceğiniz bir kişinin sizin gibi düşünmesini sağlamak, size hiçbir şey kazandırmaz. Ancak tartışmayı, sonunda kazanan ve kaybedenler olan bir kavga gibi algılarsanız, sonuçta size bir şey kazandırmasa da, tartışmayı kazanmak için elinizden geleni yapmanız doğaldır.
Televizyon tartışmaları genelde bu tip tartışmalardır. Benzer görüşe sahip insanlar, birbirlerine yakın otururlar. Gruplar arasında başlayacak olan savaşta tek amaç kazanmaktır. Bu amaca ulaşabilmek için kullanılabilecek silahlar, tartışacak kişinin yeteneklerine göre değişebilir.
Sesi gür çıkanlar, karşı fikirlerin kendini anlatmasına fırsat vermemekle görevlidirler. Cümleleri birleştirip bir mantık bütünlüğü oluşturmaya çalışanların başarı şansı düşüktür, çünkü cümlelerini tamamlamaları çoğu zaman mümkün değildir. Karşı sesi bastırmak için gür sesin yetmediği durumlarda, alkışlamak, yerleri tekmelemek gibi yöntemlere de başvurulur. Bu durum, bazı izleyiciler için tartışmayı daha cazip hale getirir.
Toplumda düşünülmeden doğruluğu kabul edilmiş olan, milliyetçi, dinci vb.gibi görüşler vardır. Bu görüşlerin aksini söylemek, vatan hainliği ya da kafirlik belirtisidir. Karşı tarafın söylemlerini çarpıtarak, toplumun değer yargılarına ters düşüyormuş gibi göstermeye çalışmak, ciddi bir avantaj yakalamak demektir. Bunu yapmayı başaran kişi, başarısının bilincinde, takım arkadaşlarına döner ve “nasıl kodum” anlamına gelecek şekilde bakınır. Bu durumda karşı tarafın tek çıkar yolu aynı silahla karşı koymaktır. Bu duruma düşen taraf çok zor durumda kalacağı için, sözler çok dikkatli seçilmelidir. On dakika çok mantıklı konuşan birisi, çarpıtılmaya uygun bir cümleyi ağzından kaçırırsa işi biter. Çok dikkatli konuşsanız da, karşı taraf düşüncelerinizi çarpıtacaktır ama bunun etkisi yıkıcı olmaz.
Bu tip tartışmalarda, susup dinlemek, kaybetmeyi kabullenmek anlamına gelir. Kısıtlı bilgisi olan tarafların söyleyecekleri, kısa sürede biter. Bu durumda yapılacak şey, aynı şeyleri baştan söylemektir. Aynı görüşü, aynı tartışma içinde onlarca kere, büyük bir heyecanla, bağıra çağıra dile getirmenizin, kazanabilmek için hiçbir zararı olmadığı gibi çok yararı vardır.
Amaç kazanmak olduğuna göre, konuşulanların tamamen bu amaca hizmet etmesi gerekir. Bazı durumlarda, inanmadığınız şeyleri savunabilirsiniz. Ya da karşı grubun anlattıklarını doğru bulsanız bile sonuna kadar savaşmalı ve bu görüşleri haksız çıkartmak için bazen bilerek zırvalamalısınız. Burada amaç kesinlikle üzüm yemek değil, bağcı dövmektir. Hedef doğru görüşleri ortaya çıkartmak değil, karşı tarafla alay etmek, küçük düşürmektir.
Zaman zaman, bu tartışmalarda, kaba kuvvete başvurulduğu da görülür. Karşı takım o kadar güçlüdür ki, üstünlüğü ele geçirir, her söylediğinize, alaycı cevaplar vererek sizi yerden yere vurur. Yukarıdaki silahları sizden çok daha başarılı bir şekilde kullanır. Sizin yeni bir silaha ihtiyacınız vardır. Bu silah da kaba kuvvettir. Tartışmayı kaybetseniz de, bir şeyleri kazanmış olursunuz.
Bu tip tartışmaların izleyicileri de, bir şeyler öğrenmek istemezler. Onların merak ettiği, kendi görüşündekilerin kazanıp kazanmayacağıdır. Takım tutan taraftar gibi izlerler tartışmayı. Kendi tarafları avantajlı duruma geçince mutlu olur, diğer taraf avantajlı ise üzülürler. Eğer tartışma önlerinde oluyorsa alkış ve yuhalama benzeri desteklerini esirgemezler.
Bir insanın, hiçbir konuda, en doğruyu ve tek doğruyu bildiği kabul edilemez. Her görüşün, değişik bakış açılarından haklı olduğu taraflar vardır. Tartışmacılar, öncelikle doğru sandığı görüşlerin ne kadarının doğru olduğundan şüphe etmelidirler. Tartışmada amaç, karşılıklı fikir alışverişi olmalıdır. Aynı görüşe sahip olanların görüşünü dinlemek kimseye bir şey kazandırmaz. Önemli olan karşı görüşten olanları dikkatle dinlemek ve akla uygun bir şeyler yakalamaya çalışmaktır. Bunu başarabilen, tartışmadan kazançlı çıkan olacaktır.
Tartışırken karşı düşüncelerin ayrıntılı anlatılmasına izin verilmeli, bununla kalmayıp bu görüşlerin hangi temellere dayandığı sorgulanmalıdır. Bir görüşü ortaya atan kişi, eğer yeterli bilgiye sahip değilse, karşısındakilerin bir şey söylemesine gerek kalmadan küçük düşecektir. Bu nedenle, yeterli bilgiye sahip değilseniz, tartışmada yapacağınız en doğru hareket susup dinlemek ve bir şeyler öğrenmeye çalışmaktır.
Tartışmaların bu şekilde gerçekleşebilmesi için, tartışan tarafların, birbirlerinin görüşlerine değer veriyor olması, konuşanların konu hakkında bilgili olması, amacın kendi görüşünü kabul ettirmek olmaması gerekir.
Çok kaliteli görünen tartışmalar da bazen gerçekte öyle değildir. Sadece tartışan taraflar çok iyi rol yapıyordur. Dikkatli incelendiğinde, burada da amacın kendi görüşünü diğerlerine kabul ettirmek olduğunu anlarsınız.
Aynı görüşü ikinci kere söylemek bunun en belirgin örneğidir. İkinci kere söylemenin genelde tartışmaya hiçbir yararı yoktur. Bunu normal bir ses tonuyla, sakin bir şekilde, kimsenin sözünü kesmeden yapıyor olmanız sonuçta amacı değiştirmez. Amaç bu görüşü diğerlerine kabul ettirmektir.
Karşılıklı konuşmaların sık yaşandığı, görüşlerini aktarmaktan çok diğerlerine cevaplar içeren tartışmalar da kişilerin kendi görüşünde direndiği, karşı görüşleri çürütmeye çalıştığı tartışmalardır.
Kendi görüşüne çok güvenen, tartışma konusunda çok bilgili olduğunu düşünen kişiler, karşı görüşü çürütmeye çalışmadan duramazlar. Diğer konuşmacıların görüşlerinin temeli olmadığını ve yanlış olduğunu bilseniz bile, bunu herkese kabul ettirmeye çalışmanız hiçbir sonuç vermez. Her insanın bazı görüşleri benimseyebilmesi için belli bir temeli, birikimi olması gerekir. Bu birikimi olan kişi, görüşlerinizi ilk söylediğinizde bunları dikkatle dinleyecek ve kabul edecektir. Birikimi olmayanlar ise on kere de söyleseniz karşı çıkacaktır. Bu nedenle, görüşünü kabul ettirmeye çalışmak, bu görüş doğru da olsa yanlış da olsa yararsızdır.
Kaldı ki doğru gibi görülen görüşler, bazı bakış açılarından yanlış da olabilir. Çok bilen çok yanılır sözünü unutmamak gerekir. En bilgili olduğumuz konularda bile, hala öğreneceklerimiz vardır.