Cunda ve Ayvalık’tan Yukarı Doğru Kaz Dağları

Oksijenin, mavinin, yeşilin, huzurun, doğanın, tarihin adresi Kaz Dağları ve çevresi.

Dünyada bir çok ülke ve şehir gördüm ve gezdim, bu kadar yerin içinde beni en çok mutlu eden yerlerden birisi de Ayvalık’ın Kuzeyinden Assos’a kadar olan coğrafyadır.

Ayvalık

Ayvalık’ın sezonu kısa olmasından dolayı bu cennet belde, kocaman oteller tarafından tahrip edilmemiştir. Ancak büyük otellerin çoğunluğu Sarımsaklı bölgesindedir. Sarımsaklı bölgesi ise maalesef altyapıdan yoksundur. Sarımsaklı Plajı ise çok güzel bir plajdır.

Ayvalık, doğal saklı bir limandır. Bin yıllarca da öyle olmuştur. Beldeye deniz yolundan girişi bilmeyen denizcilerin limana yanaşması mümkün değildir. Çünkü beldenin etrafındaki adalar çok sığ bir alan yaratır, tekneler bu sığ alanların arasından bir yol ile Ayvalık’a ulaşır.

Midilli olarak anılan (Lesbos) Yunan adası gözle görülebilecek yakınlıktadır. Hatta öyle ki Ayvalık’tan denize bir kaç mil açıldığınızda telefonunuz hemen Yunan vericilerini almaya başlar, bunu bilmeden konuşursanız bir dünya fatura ödeyebilirsiniz. Midilli sakinleri kendi adalarındaki bir beldeye de Ayvalık adını koymuşlar, hatıra olarak. Midilli’den Ayvalık’a Rumlar sürekli günübirlik gelirler. Özelikle Ayvalık pazarı olduğu gün, belde Rumlarla dolar. Çünkü onlara bizdeki fiyatlar çok ucuz gelir. Eğer vizeniz varsa Ayvalık’tan da Midilli’ye gece konaklamalı olmak kaydıyla günlük geçebilirsiniz.

Günümüzde Ayvalık’ta pek ayva bulunmuyor, ama çok lezzetli zeytin ve zeytinyağı üretimi burada. Dünyanın en iyi zeytinyağı -benim damak tadıma göre- bu bölgede üretilir. Kaliteli zeytinyağı almanız için yerel halktan tanıdığınız olması size avantaj yaratabilir.

Liman ile sarımsaklı bölgesi arasında “Çamlık Mevkii” beldenin en şık ve pahalı yerleşimidir. Ayvalık çevresindeki yazlık sitelerde kalmayayım, yaz kış yazlık hayatı yaşayayım derseniz, adresiniz Çamlık Mevkii olmalıdır.

Ayvalık’ta yapılacak en iyi aktivite tekne turudur. Cennet adalara…

Cennet Adalar

Her yıl iki gün de olsa Ayvalık’a gitmek için can atarım. Bunun bir günü muhakkak tekne turuna ayrılır. Ayvalık’ın içindeki limanda bir çok tekneyi yan yana dizilmiş bulacaksınız, turlar günlüktür, sabah en geç on iki’de limandan ayrılırlar ve yine en geç altı’da limana geri dönerler.

Eğer küçük bir tekne ile sakin bir tur amaçlıyorsanız “Bambi” veya “Veysel Kaptan’ı (küçük teknesi)” tercih etmenizi tavsiye ederim. Yok ben tekno müzik veya hatta canlı ve gürültülü müzikle kocaman bir tekne ile gezi yapmak istiyorum diyorsanız beni okumayın, çünkü o teknelerden limanda çok var gidin kendiniz bulun.

Eğer bu turu ilk defa yapıyorsanız büyüleneceksiniz, ikinci defa yapıyorsanız artık benim gibi bağımlısı haline geleceksiniz. İşin güzel yanı bu turlar çok düşük fiyatlıdır ve fiyata istediğiniz kadar “Sardalye” veya bölgeye özel “Papalina” balığı, salata, karpuz dahildir. Yemeğinizi size çığlık çığlığa balık dilenen martılarla yiyebilirsiniz. Eh nasıl olsa yemek açık büfe, martılara üç beş balık atmanız da sakınca olmaz. Siz yapmasanız zaten kaptan gösteri amaçlı olarak kalan tüm balıkları martılara verecektir.

Ayvalık’tan Midilli’ye doğru yirminin üzerinde üzerinde yerleşim olmayan ada var. Güvenlik amaçlı olarak Türkiye haritalarında dahi bu adalar gösterilmemiştir. Anlayın ne kadar bakir olduklarını. Adaların aralarında pırıl pırıl mavi koylarda yüzebilirsiniz. En güzel iki koy “akvaryum” ve “yeşil” dir. Havanın durumuna göre kaptan her gün ayrı koyları ziyaret eder. Aman bugün kötü bir yere gidermi diye sakın çekinmeyin. Kötü koy yoktur, hepsi birbirinden güzeldir.

Tüm gün ruhunuzu yıkayıp limana geri döndüğünüzde akşam nerede yemek yiyeyim diye düşünmeyin çünkü Cunda Adasında Türkiye’nin en lezzetli restoranlarını bulabilirsiniz.

Cunda (Ali Bey) Adası

Adaya karadan ulaşmak mümkün olduğundan sanki Ayvalık’ın bir parçası gibidir. Eski bir Yunan adası olan Cunda’da yüzler Türk olmasına rağmen hala kültürel doku Yunan’dır. Özellikle yiyecekler.

Ada “Anıtlar Kurulu” tarafından denetlendiğinden dolayı izinsiz çivi çakamazsınız. O yüzden adanın “Patriçia” bölgesine doğru sadece çadır-karavan kampçılığı gelişmiştir. Sadece merkezde eski Rum evleri dokusunda yerleşim vardır. Türkiye’nin en güzel sularından biri olan Ortunç Koyu’ndaki “Ada Camping” sizi huzurun doruğuna ulaştırabilir.

Limanda önünden geçerken sizi bin bir türlü laf ebeliğiyle kendisine çekmek isteyen restoran ve kafe çalışanları ile karşılaşırsınız. “Sakızlı dondurma”, “lokma “, “Ayvalık Tostu”, “Sakızlı Türk kahvesi” yemeden ve içmeden Cunda’da olduğunuzu anlayamazsınız.

Yukarıda saydıklarımı öğlen tatmanızı tavsiye ederim. Çünkü akşam “Rakı-Balık-Ayvalık” zamanıdır.

Sıra sıra dizilmiş restoranlardan öğlen yaptığınız tekne turu sırasında (tüm tekneler tur sırasında Cunda’ya da uğrar) masanızı gözünüzle görerek ayırtmanızda yarar olabilir. “Bay Nihat” benim favorim. Hizmet ve lezzetin üst noktasında. Ayrıca “Nessos” ve “Deniz” de son derece kaliteli restoranlar.

Kozak Yaylası

Ayvalık ve Gömeç arasında denizin zıt istikametine doğru bir tabela görürsünüz “Kozak Yaylası”. Ben gezginim, vaktim var kardeşim diyorsanız, hiç kaçırmayın, oku takip edin.

Bir kaç tepe sonra kendinizi amazon ormanlarının içinde bulacaksınız. Küçük köylerin aralarında enfes üzüm bahçelerinde mola verebilirsiniz. Ayrıca piknik yapmak için bir çok elverişli alan var.

Bölge olduğu gibi “Çam fıstığı” ağaçları ile dolu. Muhakkak köylülerden alın, pişman olmazsınız.

Ören

Ayvalık’tan kuzeye yol aldığınızda Ören karşınıza çıkar. Aslında günümüzdeki Edremit’in adı, Ören’in tarihi adından gelmektedir. Adremiyat.

Sessizliğin ve huzurun son noktasıdır. Ören’de köpekler bile havlarken üç kere düşünürler. Harika bir plajı vardır. Plajın üst kısmındaki basit restoranlar size enfes lezzetler sunarlar.

Kaz Dağları

Kazdağı’nın adı mitolojide İda olarak geçer. Efsaneye göre Hera, Afrodit ve Athena’nın katıldıkları, Truva Savaşı’na yol açan o meşhur güzellik yarışması burada yapılmış, Zeus burada doğmuş, tanrılar Truva Savaşı’nı buradan izlemiş ve Afrodit ilk kez burada aşık olmuş. Homeros, İlyada’da “Bol pınarlı, vahşi hayvanların anası olarak İda dağından sık sık bahsediyor.

İda’nın tam olarak anlamı bilinmemektedir, ancak bu dağın adının Girit’teki İda dağından alındığı aşikardır. Peki nasıl olur da bizler adını “Kaz” koymuşuz.

Bu bölgeye yerleşen Türklerin çoğunluğu Orta Asya’dan göç ederek bu dağlara yerleşmiştir. Türklerde bazı hayvanların kutsallığı bilinmektedir. Aslında bu hayvanların kendileri değil ama sembolik olarak görüntüleri kutsallaştırılmıştır. Bu kesinlikle bir hayvanı tanrısallaştırma veya yüceltme değildir. Ancak o hayvan herhangi bir Türk mitolojisindeki rolü veya sembolize ettiği gücü yüzünden kutsal olarak algılanır. Mesela Ergenekon Destanı’nda Türklerin soyunun yok olması bir kurt tarafından önlenmiştir. Tarkan’ı kurt emdirmiştir. Aynı köpekler gibi kazlarında sembolik kutsallığı söz konusudur. Merkezi Asya’daki mezarların başına kaz ayağı sembolü konulduğu bilinmektedir. İşte bu sembol hala Kaz Dağında Türkmen köylerindeki mezarlıkların başında kullanılır. Türkmen köylerinde konuştukları Türkçeyi anlamakta zorluk çekersiniz. Geleneklerine sıkı sıkıya bağlı bu köyler tüm Merkezi Asya Türk kültür öğelerini hala barındırır.

Hasanboğuldu (Sütüven) Şelalesi

Ören’den Edremit’e ulaştığınızda artık oksijenini soluduğunuz Kaz Dağları’na yönelme vakti gelmiştir. Çanakkale istikametine yol aldığınızda solunuzda deniz, sağınızda Kaz Dağları yer alır. .

Akçay’a gelmeden dağlara doğru şelalenin içinde bulunduğu milli park levhasını görürsünüz. Çok iyi korunmuş ormanın içinde şelale sizi büyüler. Şelalenin alt kısımlarına doğru suya küçük bir barajcık yapıldığından havuz büyüklüğünde gölet oluşmuştur. Yasak olmasına rağmen tüm turistler gibi buz gibi suya atlayıp yüzerken kendinizi “Tarzan” veya “Jane” gibi hissedebilirsiniz. İnanılmaz bir keyif. Tabii o yüzdüğünüz suyun içme suyu olarak kullanıldığını düşünürseniz niye yasak olduğunu anlarsınız.

Günün birinde yolunuz buraya düşerse, o gölete akan suyun ters istikametine tırmanarak yürüyün. İlk göletde yüzen turistleri geride bırakmış olursunuz. Suyun üzerinden yüz metre daha gittiğinizde esas cennetle karşılaşırsınız. Yeni bir doğal gölet. Sadece sizindir. Yeşilliklerin içerisinde ter temiz ama buz gibi suda istediğiniz kadar yüzebilirsiniz.

Sizi hikayelerle boğmak istemem ama Hasanboğuldu’nun hikayesi meşhurdur, hatta filmi bile var. Aslında hikaye mezhep ayrılığına dayanır. Her ne kadar dağlar da yaşayanlara Oba’lı, denize yakın yaşayanlara Ova’lı dense de dağlarda yaşayan halk Türkmen ve Alevi’dir. Denize yakın kesimdeki halk ise Sunni’dir. Ovalı Hasan efsaneye göre Obalı kıza aşık olur. Obalıların kızı vermek istememesinden dolayı bir çok sınavdan geçer, bu sınavların birinde de bu sularda boğulur.

Sarıkız Efsanesi

Bu efsaneyi sadece Kaz Dağlarında değil, Merkezi Asya’da dahi duyabilirsiniz. Türklerin Merkezi Asya’dan göçüyle efsane de göç etmiş ve sonunda Kaz Dağı ile özdeşmiştir.

Efsanenin Anadolu versiyonuna göre Edremit’in Güre Köyü’nde Sarıkız adında çok güzel, iyi yürekli bir kız yaşarmış. Kendisini sevmeyenlerin iftiraları sonucunda babası Sarıkız’ı 5-10 kazla birlikte İda Dağı’na bırakmış. Bir süre sonra kızını görmeye gelen baba, kızından su istemiş ve Sarıkız dağın tepesinden elini körfeze uzatarak tasını doldurunca kızının eridiğini anlamış. Sırrı anlaşılan Sarıkız orada, buna çok üzülen babası ise İda Dağı’nın başka bir tepesinde ölmüş. Bu efsaneye göre İda Dağı Kazdağı, dağın doruğu Sarıkız Tepesi, kızın babasının öldüğü yer de Babadağ olarak anılmaya başlar.

Her efsane gibi bu efsane de sembolik anlatımlarla doludur. Efsanenin yorumunu kendi bilgi dağarcığımla yapmadan geçemeyeceğim.

Benim bu efsaneden anladığım şöyle. Dağ tarihte her zaman Tanrı ile iletişime geçilebilen bir coğrafya olmuştur. Hz.Muhammed ile ilk iletişim dağda bir mağara içinde olmuştur. Hz.Musa yine iletişiminin büyük kısmını dağlarda gerçekleştirmiştir. Belli ki bahsedilen kişi (bu bir kız veya erkek de olabilir) temiz bir insan ki adı da sarı ile sembolize edilmiştir. Yukarıda bahsettiğim gibi Kaz’da Türk mitolojisinde kutsaldır. Bu kişi dağa Tanrı ile iletişime gider. İnzivaya çekilir. Su ezoteride bilgiyi sembolize eder. Kişi inziva sonucu edindiği bilgilerle birlikte artık en üst ruhsal seviyeye çıkmış ve artık bir üst boyuta geçmiştir (ölüm ile sembolize ediliyor). Babasının ölümü de yine o kişinin öğreticisinin de aynı akıbete uğradığını gösteriyor.

Bu tamamen benim kişisel yorumum, hoşunuza giderse.

Doyran Köyü ve Şahin Tepesi Restoran

Hasanboğuldu’da Altınoluk istikametine doğru devam ederseniz güzergâh üzerinde “Tahtakuşlar Etnoğrafya Müzesi”ni göreceksiniz, vaktim yok demeyin buraya da uğrayın. Kökenlerini araştıran köylüler sizleri şaşırtacaktır.





Bu moladan sonra Altınoluk’a kadar devam edin. Solunuzda Altınoluk beldesi sağınızda ise kocaman bir “Şahin Tepesi Restoran” ve onun hemen altında küçücük bir “Doyran Köyü” tabelası göreceksiniz. Köylüler köye kimsenin gelmemesini istedikleri için tabelayı küçücük koymuşlar. Bu tabelayı takip ederek dağa doğru tırmandığınızda restorana ulaşacaksınız. Dağdan aşağıya manzara muazzam, restoran adı üzerinde yeryüzü cenneti, yemekler muazzam, özelikle çoban kavurma ve Fener balığı kavurma inanılmaz lezzetli.

Yemeklerden edindiğiniz mutlulukla bir de hemen yanı başınızdaki dağ köyünü yani Doyran’ı ziyaret edeyim derseniz dikkatli olun. Köylüler yabancıları görmekten hiç zevk almayacaklardır. Aynı kızılderililerin kovboyları görmeleri gibi.

Yeşilyurt Köyü

Eğer illa bir köy ziyaret etmek istiyorum diyorsanız siz Altınoluk’tan Assos tarafına devam edin yine sağda dağ tarafında “Yeşilyurt” köyünü göreceksiniz. İsviçre köylerini kıskandıracak kadar güzel ve lüks bir köy bulacaksınız. Köye yarım gün ayırabilirsiniz. Burası köyün şehirle yoğuştuğu ama dokunun köy kaldığı ender bir yerdir.

Hatta kanımı oksijenle pompalayacağım derseniz köyün içindeki şık ve pahalı otellerde iki üç gün kalmanız yeterli olacaktır. Kalmak için tavsiye isterseniz, ilk adresiniz Manici Kasrı’dır.