Övülmek İnsanların Hoşuna Gider

övülmek

Övülmek insanların hoşuna gider. Hatta belki zaman zaman buna ihtiyaç duyarlar. Herkes beğenilmek ister. Bu istek normal sınırlarındayken zararsızdır ama davranışlar bu amaca hizmet etme noktasına gelirse, istek zayıflık halini almış demektir. Bu zayıflık kullanılarak, kişiyi yönlendirmek, yönetmek mümkün olabilir.

Övgüye karşı zayıflıkla ilgili olarak herkese küçük yaşta anlatılan bir masal vardır: Ağzındaki peyniri, sesinin güzelliği konusunda övgü düzüp övgü yağdıran tilkiye kaptıran karga. Gerçekte de buna benzer olaylar insanlar arasında yaşanabilmektedir.

Övgünün kaynağı önemlidir. Halk çoğunluğundan gelen övgü çoğu zaman değersizdir. Erdemli kişilerden çok gösteriş yapanlara yönelmiştir. Halkın büyük çoğunluğu sıradan değerlere hayranlık duyarken en yüce değerleri kavrayamazlar. “Ün şişirilmiş hafif şeyleri suları üstünde taşıyan, dolu ağır şeyleri de dibe çökerten bir ırmağı andırır.”1 “Yaptığı iyiliği başkaları duysun diye, kendisine daha fazla değer verilsin diye yapan, doğruluğu dillerde dolaşmak koşuluyla doğru olan adamdan pek hayır gelmez.”2

Sıradan dalkavukların övgüsü, aklı başında birisi için anlamsızdır. Basmakalıp sözlerle yapılan, inandırıcılıktan uzak sözlerin amacı hemen anlaşılır. İşini iyi bilen bir dalkavuk ise karşısındaki kendisinin en çok hangi yönünü beğeniyorsa bunu keşfeder ve bu yönünü över. Övgüyü alan kişi, bunu övgüden çok hayranlığın ifadesi olarak yorumlar ve karşısındakinin etki alanına kolayca girer.

Bazen övgü dinleyenleri hedef alır. Amaç dalkavukluktan çok, çevreyi etki altına almak, dinleyenlerin, övülen kişiyi beğenmesini sağlamaktır. Bu tip övgünün etkisi de, övgüyü yapan kişiye göre değişir. Bir insanı aşırı derecede övmek, dinleyenlerde karşıtlık uyandırır. Çekememezliğe neden olabilir.

Karşıdakine duyulan güven, çoğu zaman karşıdakini dürüst olmaya zorlar. Duyulan güvenin belli edilmesi, övgünün bir çeşitidir aslında. Karşınızdaki hakkında olumlu düşüncelerinizi dile getirmenin de ötesine geçip, buna içten inandığınızın ispatıdır. Bu içten övgüyü alan kişi, farklı olma hakkını kendisinde görmez. Vicdanı, karşısındakinin inancını boşa çıkartmaya el vermez. Beğenen kişinin, hayal kırıklığına uğramaması amacı, önceki amaçlarının önüne geçer.

Toplumumuzda övgünün önemi, her yerde olduğundan daha fazladır. Yeteneksiz ve bilgisi yetersiz kişilerin, yönetici olarak tercih edildiği bir ülkede yaşıyoruz. Hayatlarında gerçek başarıları olmayan, rastlantılar sonucu belli noktalara gelen insanlar, ister istemez övgüye dayanamıyorlar. Beceriksizliklerini kendilerinden saklayabilmeleri için birilerinin sürekli onlara övgüler sıralaması gerekiyor. Olanları değerlendirmekten bile aciz olmaları bu övgülere kanmalarını kolaylaştırıyor. “Ne yazık ki Türkiye, son elli yıldır kişisel eksiklikleri çok fazla olan parti liderleri, politikacılar tarafından yönetiliyor. Hatta askeri yönetim dönemlerinde de aynı güçsüzlükler, eksiklikler gözleniyor. Övgü düzenlere, yerine göre ödül ya da ödün, eleştirenleri ise cezalandırma en azından dışlama…”3 Bu durumdan yalnız bizi iyi gözlemlemiş yabancılar değil, yalaka yazarlarımız, yorumcularımız, iş adamlarımız da yararlanıyor.

Yönetici konumuna gelmiş kişilerin, diğer insanlardan daha dikkatli olmaları gereklidir. Onlar sadece kendilerine karşı değil, yönettikleri kişilere ve kendilerini yönetici yapanlara karşı da sorumlulukları vardır. Övgü karşısında gösterdikleri zayıflık, kendilerinin yanında başkalarına da zarar verir. Övüldükleri zaman, anlamsız bir mutluluğa kapılıp hayal alemine dalmamalı, övgünün nedenini ve amacını anlamaya çalışmalıdırlar.

Övgü içten olduğunda ve gizli bir amaç taşımadığında yararlıdır. Karşıdakine verilen destektir. Bu destek sanıldığından çok daha fazla işe yarar. Herkes başarılarının, yaptığı iyi şeylerin başkaları tarafından algılanabilmesinden ve takdir edilmesinden hoşlanır. Kendisini bilen kişi karşısındakinin övgüsünün gerçek mi sahte mi olduğunu kolaylıkla anlar. Gerçek övgülerle destek bulup güçlenirken sahte övgülere gülüp geçer.

Kaynakça:
1. Denemeler, Francis Bacon
2. Denemeler, Montaigne
3. Cumhuriyet Gazetesi, Öztin Akgüç