Âşık Mahzuni Türküsü… Bir ferman, bir bildiri özelliğinde… Sevgilinin cefasına can feda ama yalanına katlanamam, diyen âşığın sevgiliyi reddedişinin türküsü:
Seher vakti evinize
Vardım varmaz olaydım
Geçiyordum bağınızdan
Geçtim geçmez olaydım
Âşık, yalandan bıkmıştır artık. Sevdiği kadının yalanları karşısında şaşkındır. Sevgiliye ait evin önünden geçmek bile dokunur. Onun bağından geçerken anıları depreştirdiği için değil; söylenen yalanlar aklına geldiği için sarsılır. “Yaz günü temmuzda” sırtında soğuk bir el dolaşır. Ürperir, üşür. Bu her ürperiş güzelli de öldürmektir.
Sevgiliyi her gördüğünde yüreği bir ilkyaz dalına dönüşen âşık, o dalı kurutur, söker atar içinden. Yalan, her güzelliği çirkinleştirir.
Türkü, sitem olmaktan çıkmış bir karşı duruşa geçmiştir. Yalanlarla oluşan aşkın reddidir bu. Türkü boyunca da bu yalancılığı vurgular hep. O soğuk el, o yaz günü sırtında dolaşır durur.
“Geçiyordum bağınızdan/ Geçtim geçmez olaydım.”
İflah olmaz bir pişmanlık sarmıştır aklını, duygularını âşığın. Yalan da bir ihanettir ona göre. “Geçmez olaydım.” demek, bir sevgilinin duyabileceği büyük, ağır bir darbedir. “Geçmez olaydım.” Sevgili yalanlarından yıkılmadıysa, bu cümleden sonra yıkılmıştır.
Küçük bir yalan aşkın ihaneti… “Gayrı sana güvenemem.” demek ağır bir cümle. Her güzelliği, her sevdayı içinden söküp atmaktır bu. Yalan üzerine kurulan hiçbir ilişki insani değildir, hele etik hiç değildir.
M.Şerif, türkülerdeki kavuştaklar üzerinden yalancı sevgiliye duymak istemeyeceği gerçeği söyler. Bir tokat şiddetindedir bu gerçek:
Yalancısın inanamam
Gayrı sana güvenemem
Yalancısın yalancısın
Yalancısın sen
Yalancısın sen! Bir insanın yüzüne söylendiğinde kan donduran bu cümle, türkü olunca bir yok oluşu getiriyor.
Âşık Mahzuni Şerif, yalanı da yalancı sevgiliyi de reddeden dik biridir.
Onu üzen şey, yalan değildir aslında:
“Beni mahveden şey, bana yalan söylemiş olman değil; sana bir daha inanmayacak olmamdır.” (Victor Hugo)
İlk yorum yapan olun