Selanik Türküsü: Çalın Davulları

Selanik Türküsü

“Selanik Türküsü” olarak da bilinir “Çalın Davulları”.

Mehmet adlı genç, çalışmak amacıyla köyünü terk edip Selanik’e gider. Bir mağazada iş bulur hemen. Efendi, çalışkan bir gençtir Mehmet. Mağazanın sahibi bu özelliklerinden dolayı onu kollar.

Mehmet’in aklını başından alan bir genç kız vardır: Fitnat.

Yanıp tutuşur bu güzeller güzeline. Fitnat mağaza sahibinin kızıdır. Mağaza sahibinin bir yoksula kız vermesi… Hem de yanında çalışan birine… Olacak şey değil! Kıvranır durur Mehmet.

Başka biri olsaydı yanında çalışan birine kız vermezdi. Bu hep böyle olmuştur çünkü. Mağaza sahibi bu sevgiye karşı çıkmaz. Kızının Mehmet’le evlenmesine izin verir. Olacak şey değil!

Evlenmek isteyen gençlerin yoksul olmaları, zengin kız babalarının oluşturduğu geleneğin içinde asla kabul görmemiştir. Bu gelenek de kırılmamıştır. Çoğu türkümüzde görülür bu. Bu gelenekte yoksula kız vermek şöyle dursun, zengin bey bu hadsiz(!) genci kovar da.

Genç ne kadar çalışırsa çalışsın kazancı yoksulluğunu örtmeyecektir. Mikro ve mezzo düzeyde bile bir ekonomik güce erişemeyecektir. Oysa mağaza sahibi bu kokuşmuş geleneği kırmıştır. Mehmet bu bağlamda şanslıdır. Düğün günü dahi belirlenir.

Bahtı baştan kara bu gencin sevinci de kısa sürecektir. Yoksulun yüzü sahi neden gülmez?

Fitnat Hanım, koleraya yakalanır. İşte zulüm budur. Ne yaparlarsa yapsınlar çare bulunmaz. Fitnat öleceğini anlar. Ağıdını da kendi yakar. Tam da Antik Yunan tragedyalarının o amansız gerilimine eş bu ağıt, tragedyanın korosu tarafından hep bir ağızdan söylenecektir.

“Çalın davulları çaydan aşağı,
Mezarımı kazın belden aşağı,
Suyunu da dökün boydan aşağı.
Aman ölüm, zalim ölüm, üç gün ara ver,
Al başımdan bu sevdayı götür yâre ver.”

Yunan tragedyalarındaki mutsuz sondur bu aşk. Çocukları, Apollon ve Artemis’in oklarıyla öldürülen Niobe’nin ağıdı “Ağlayan Kaya”ya dönüşürken Fitnat’ta Mehmet’i kaybetme gerçeği mezarıyla örtüşecektir. Niobe taşa, Fitnat türküye dönüşür.

Düğününe üç gün kala ölen Fitnat’ın ağıdını Mehmet sürdürür:

“Selanik, Selanik ıssız kalasın/ Taşına toprağına diken dolasın”

Yoksul üç gün güler, ömrü ağlar! Oysa gelenek de kırılmıştı. Trajedinin de yok olması gerekiyordu. Mehmet erken mi sevindi ne?

Tragedyalar, modernizmin bilinçaltında saklı hâlâ. Madam Butterfly’ın hazin sonudur Fitnat’ın sonu da. Bilinçaltından çıkan iki kadın ve İlk Çağ’ın korosunu bastıran iki ağıt:

“Un Bel Di Vedremo”, ”Çalın Davulları”.

Mehmet, Madam Betterfly’dan “Un Bel Di Vedremo”yu; zalim Pinkerton, Fitnat’tan “Çalın Davulları” dinlemeli. Sevincin değil ama acının dili bir nasılsa!

Amma velakin… Ezcümle ha söyle de söyle!

1 Comment

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.