Bizim kadar destan yazılan başka bir ülke var mı bilmiyorum. Başka milletler birkaç yüzyılda bile doğru düzgün bir destan yazamazken biz senede ortalama beş tane destan yazabiliyoruz. Hem de bu destanların önemli bir bölümü yazarlar hapisteyken yazılıyor. Yani şöyle örnek vereyim: Senin takımda sol açıkla santrfor kırmızı kart görmüş, sen dokuz kişiyle çatır çatır gol atmayı sürdürüyorsun.
Bir ülkede gazeteciyle yazar hapse konur da polise destan yazdırılır mı? Polisin işi mi destan yazmak? Adam güvenliği mi sağlasın, nöbet mi tutsun, kitap mı yazsın arkadaş? En azından emekli polisler yazsa şu destanı olmuyor mu, yazık değil mi görev başındaki memurlara. Normalde nasıldır, iş bölümü diye bir şey vardır değil mi? Yani asker savaşacak, zaferini kazanacak, sonra da bir yazar gelip bu olayları anlatan bir kahramanlık destanı yazacak. İşte bu işler bizde öyle değil. Biz de destanı da asker yazıyor.
Sadece güvenlik değil, sporda da öyle. Diyelim Afrika’da bir ülkeden bir koşucuyu ayarttık, adını Türk adına çevirip, hızlı koşsun diye ilacını da içirdikten sonra ay yıldızlı formayla saldık piste. Yahu koşsana işte son gaz, sen ne halt etmeye destan yazıyorsun ki pistte? Ertesi günkü gazete manşetleri de koşuyu değil destanı anlatıyor: Falanca pistte destan yazdı. Arkadaş niye koşacağın piste destan yazıyorsun, sen de herkes gibi koşsana. Zaten üç ay sonra içtiğin ilaç nedeniyle madalyan geri alınacak bari o aradaki zamanın keyfini çıkart. Yok olmaz. Bizimkiler iki arada bir derede destan yazmazsa rahat edemiyorlar. Minderde, oturak kündesi pozisyonundayken destan yazan güreşçilerimiz var.
Size soruyorum, dünyanın hangi ülkesinde futbolcular sahada destan yazmakla uğraşır? Bizim memlekette Konyaspor’undan tut da Kerametspor’una kadar onlarca takım var bir yerinden bu destan işine bulaşmış. Adamları bir şampiyona için Almanya’ya gönderiyorsun diyelim. Herifler iki gün dışarıda kalıyor, bir gün zaten maça çıkıyorlar, öbür gün de antrenman ve ulaşım işleriyle geçiyor. Ne zaman yazıyorlar bu adamlar koca destanı, maçtan önceki akşam otel odasında destan yazıp da iki ciltlik kitapla yurda dönülür mü? Hadi takım on bir kişi, hepsi birer bölüm yazsa iyi kötü bir şey çıkar ortaya; bir hakemin tek başına destan yazdığını gördüm ben bu ülkede.
Siyasetçi desen onların durumları da farklı değil. Bir ülkenin cumhurbaşkanı işini gücünü bırakıp da bir düzine destan yazar mı? Bu ülkede yazarlar neden işini doğru düzgün yapmıyor da işi başından aşkın insanlar ha bire destan yazmak durumunda kalıyor hiç anlamıyorum. Okuma yazma bilmeden destan yazan muhtar tanıyorum ben, daha kime ne anlatayım.
Sen istiyorsun ki biri şiir, başka biri roman, ne bileyim öbürü de öykü yazsın ama öyle değil işte. Bizim ülke topyekûn destan işinde. Ülkede insan sayısından fazla destan var yeminle. Bugün reklam panolarında gördüm: ‘Halk destan yazdı’ diyor. Yani büyüklerimiz yazıyor da halk bunları okuyor sanmayın, halkımız da bilfiil destan yazıyor.
Elbette benim hiçbirine itirazım yok, isteyen istediği kadar yazsın ama kim okuyacak arkadaş bu kadar destanı?