Doğulu toplumlar, falcılıkla gök bilimini karıştırıyor ya da bir tutuyor. Astronomi, astrolojiye dönüştü sanki. Hâlâ fala bakılıyor, yazgıyı hâlâ müneccimlerin söylemesi belirliyor. Bilimselliğe ters bu… Yazgıyı belirleyen şeyin, bilime ve sanata olan katkısından geçtiği gerçeği bilinmediği sürece var olan gerçek, sadece tüketimdir, düşünmemektir. Fal; kaderi, mistisizmi var eder ancak, düşünmeyi değil. Böyle toplumlar da tüketim toplumlarıdır. Bu toplumlar da günü yaşamayı, tüketmeyi sever ancak. Gündüz uyur, gece eğlenir. Astroloji, astronomiye dönüşmedikçe uygar olamazsınız.
Simya, kimyaya dönüşeli çok zaman oldu Batılı toplumlarda. Doğu toplumları sanki hâlâ simyayı yaşıyor. Oysa simya bilim değildir, bilimsel olan kimyadır. Simya hüsnükuruntuları barındırırken kimya, bilimsel olanı işaret eder. Batı; simyayı kimyaya evireli çok zaman geçti. Çok zaman geçti de Doğu, hâlâ mistik bir uykuda… Tam da “ört ki ölem” uykusu… Simya, kimya biliminin olmadığı zamanlardaki sahte bilimden başka bir şey değildir. Simyadan kimyaya yolculuk geçilmiyor ya da akıllar, hâlâ simyada takılı kalıyorsa uygar olamazsınız.
Destandan tarihe geçeli epey zaman olmasına karşın Doğulu toplumlar hâlâ destan döneminin rehavetinde… Oysa Şintolar, İgorlar, Alper Tungalar öldü. Şimdi tarih zamanı… Şimdi gerçeğin zamanı… Şimdi evrensel yasaların terazisinde tartılma zamanı… Destandan tarihe geçmemişseniz ya da hâlâ destan dönemi uykusundaysanız uygar olmazsınız.
Masallar güzeldir, eğiticidir, zenginliktir ama masal âleminde yaşamak da gerçeğe ters… Masallar bitti. Eskidendi masallar, çok uzak eskilerden… Keloğlan da Kırmızı Şapkalı Kız da öldü. Doğu toplumları, hâlâ rüyada, hâlâ bir masal havasında yaşıyor, yaşatılıyor. Doğuda, Bin Bir Gece Masalları, çöl akşamlarının bol yıldızlı sert gecelerinde insanlar masallarla uyutuluyor hâlâ. Şehrazat yok oysa, Şehrazatlar öldü oysa. Roman, insanı ve insanın serüvenini anlatırken hayata dair şeyler de söyler. Uyanmayı, hayata bakmayı, evrensel yasanın öldürmeyeceksin emrini, evrensel yasaların terazisindeki değerleri de söyler oysa. Züleyha’nın gülümsemesine kanmamayı da söyler. Şehrazat öldü, demeyi de… Masaldan romana geçilmedikçe uygar olmazsınız.
“Talan Var, Şu Karşıki Dağda Talan Var” türküsünün yakılmasına neden olan insani acı var oldukça uygar olmazsınız.
Amma velâkin… Ha söyle de söyle!
Doğu ülkelerinde iyi,doğru, güzel, ahlaklı, erdemli insanlar yaratmada dinsel metinler temel alınır. Oysa Batı toplumları sanat ve edebiyat ile gerçekleştirir bunu. Eski Sovyetler Birliği ülkeleri ve Rusya’da sokakta kime sorsanız Puşkin’den ezbere birkaç dize okur. Edebiyat eserleri, insanlara görünmez kanatlar takar ve özlemi çektiğimiz uygar dünyalara uçurur. Amma velakin ha söyle de söyle sevgili Numan. Selamlar, sevgiler.
Erhan Karakahya