Mümtaz Hoca hastaymış. Mümtaz Hoca, bir hastanenin odasında eşiyle alzaymır nedeniyle tedavi görüyormuş. Kimseler bilmiyormuş. Üstelik hocaların hocası, nerede olduğunu kendi de bilmiyormuş artık. İçim yandı. İçime köz düştü yine.
Mümtaz Soysal’ı yazılarından bilirim. Entelektüel birikimi olan saygın biri… O kadar sorgula, o kadar yaz, o kadar öğrenci yetiştir ve şimdi gel de bir hastanenin köşesinde kimseleri tanıma. Gel de üzülme, gel de yanma, gel de acılara gark olma.
Ben sizi hiç görmedim Mümtaz Hoca’m. Sizi yazılarından bilirim salt. Sizi, Elif iyi bilir. Sizin öğrenciniz o da. Sınavda iki kâğıdını iliştirmesi için Elif’e uzattığınız bir toplu iğneyle başlamış dostluğunuz. Bir toplu iğne, iki sınav kâğıdı, siz ve Elif…
Bayramlarda, yılbaşlarında telefon konuşmalarınıza tanık olurdum. Elif’in yüzü gülerdi sizle konuşurken. Kapının eşiğinde ben de gülümserdim o gülümsediği için. Ama telefondan sonra yine susar, yine gülmezdi. Hep uzaklara bakar dururdu. Çok uzaklara… Görmediğim uzaklara… Ben kapının eşiğinde çocuk gibi üzülürdüm beni görmediği için. Bana dönsün, bana da gülsün diye beklerdim. Ama hep beklerdim.
Size şikâyetim var Mümtaz Hoca’m. Ne olur beni duyun ve Elif’e kızın.
Elif, beni duymadı hiç; tanımadı, kocaman yalnızlığıyla uzaklara baktı. Elif, dedim, Elif… Ses vermedi sesime. Uzaklardaydı gözleri. O kocaman yalnızlıkların, hiçliklerin olduğu uzaklıklarda. İlkin beni unuttu. İlkin ‘en çok sevdiğim’ dediği beni… Sonra herkesi… Sonra en çok da beni… Yüreğime Mümtaz Hoca’m yüreğime önce bir avuç köz attı Elif, sonra uzaklara daldı.
Mümtaz Hoca’m, Elif’e kızın olur mu? Deyin bir insana bir avuç köz fazla… Bir kaş çatsan o, köz olur zaten, deyin. Bir insana bir avuç köz fazla deyin. Sineme ben Elif çektim zaten. Bunu da deyin. O elif çekmiş deyin. Deyin olur mu Mümtaz Hoca’m? Deyin ki “O, Nesimi’nin dediği gibi ‘tek vâhid ü ferd’ olmuştur zati; o bir avuç közü çek al onun yüreğinden.”
Sizi kırmaz Elif, dinler. Eğer dinlemezse hocam, sizde toplu iğnenizi alın. Kâğıtları tarumar olsun. Görsün kor ateşlerde kalmanın ne demek olduğunu. Ama siz yine de toplu iğneyi almayın Mümtaz Hoca’m. Almayın.
Mümtaz Hoca’m, bir Afrika atasözü vardır: “Bir köy yanar, herkes görür; bir yürek yanar sadece o kişi görür.”
Bir yürek yandı, ben gördüm sadece. Közü, korları ben de gördüm Elif? Ben bilmez miyim közün yaktığını? Hem de su serpsem suyu yakan közleri bilirim ben. Sen ayrıca neden köz atarsın içime?
Değil mi Mümtaz Hoca’m? Bunları sorun Elif’e. Deyin şık olmadı, deyin ki nahaksın! Deyin ki onun suyu yakan közleri var zaten.
Ha Mümtaz Hoca’m, bir bayram günü açtığınız telefona Elif çıkmadı biliyor musunuz? Uzaklara bakıyordu yine. Kocaman bir acının dağladığı fersiz gözlerle bakıyordu uzaklara. Ağrı Dağı, küçük kalırdı gözlerindeki acının yanında. Siz, ikinci kez çaldırdığınızda telefonu ben açtım. Ben Mümtaz Soysal, dediğinizde size yanıt veremedim, konuşamadım. Elif burada değil hocam, Elif şimdi uzaklara bakıyor, diyemedim. Elif, Elif değil artık. Elif kırıldı artık diyemedim.
İnsan hocasının telefonuna çıkmaz mı? Bu nedenle de Elif’e kızın, olur mu?
Siz de mi uzaklara bakıyorsunuz Mümtaz Hoca’m şimdi? Kocaman yalnızlıklara mı bakıyorsunuz? Bunu yapmayın ne olur! Siz de uzaklara bakmayın. Size herkesin gereksinmesi var. Siz uzaklara bakarsanız o köyü herkes görür. Memleket yanar, âlem yanar. Herkesin yüreğine bir avuç köz serpersiniz Mümtaz Hoca’m. Köz serpmek günahtır, nahaklıktır. Ne olur uzaklara bakmayın.
Ah, Mümtaz Hoca’m, neden beni duymazsınız? Siz de mi Elif oldunuz?
Elif, derim, be derim. Elif duymaz sesimi. Ya siz, siz de mi duymazsınız Mümtaz Hoca’m sesimi? Siz de mi?
Elif’i, sizden başka şikâyet edecek kimse yok. Bari siz elime el, dilime dil verin. Mümtaz Hoca’m Elif gibi yapmayın. Bırakın uzakları bakmayı artık. Dağlar haramilerle dolu, dağların ardı yaban… Dağlarda zemheri var. Arlısı var, arsızı var; hırsızı var, uğursuzu var. Uzaklara bakmayın siz. Mümtaz Hoca’m gelin, siz yazın yine. Dersimiz demokrasi olsun. Siz yazın biz okuyalım, herkes okusun. Ne olur Mümtaz Hoca’m bana bakın. Bize… Türkiye’ye…
Derim de seslenirim de ne Elif duyar beni ne Mümtaz Hoca.
Amma velâkin… Ha söyle de söyle.
Ben de bilmiyordum.Çok üzüldüm.Okurken de gözlerim doldu.Acı öyle güzel ifade edilmiş ki.Şiir gibi….
Tek kelimeyle muhteşem.