Başka Tarafa Baktıran Fotoğrafçılar

Bu fotoğrafçıların ana olayı “şurya bak” şeklinde ters yönleri göstermeleri.

Önlerinde başbakan, cumhurbaşkanı, kim olursa olsun fark etmiyor. Öyle bir özgüvenleri var bunların. Oğlum senin karşında dünyayı dize getirmiş bir ordunun komutanı var. Sen nasıl bir cesaretle ‘şurya bakın’ diyebiliyorsun lan? Niye düşünmüyorsun aradan yüz yıl geçtikten sonra ‘Acaba bu adam nereye bakıyordu?’ diye düşünmeyeceklerini fotoğrafa bakanların.

Göz bir organ olarak karşıya bakma, kafa da düz durma eğilimindeyken sen neden çekeceğin her kafaya, hep bir açı verme telaşındasın?

Tek kişinin fotoğrafını çekerken bunları yapan kişinin, karşısında kalabalık bir grup görünce neler yapabileceğini az çok tahmin edersiniz. Bunlar, iki veya daha çok kişinin fotoğrafını çekecekleri zaman büyük orkestra yöneten bir şef havasına bürünürler:

– “Sen burya, sen şurya, sen de orya bak.”

Hepsi aynı yöne baksa fotoğrafta bir sıkışma olacak sanırsın.

Şimdi önünde bir manzara ya da bir kedi olur, sen de kadraja bunları alarak dersin ki ‘Yavrum kediye bak’ veya ‘Herkes manzaraya baksın’. Bunu anlayabiliyorum ama üçüncü kişiler açısından düşünüldüğünde, kadrajda olmayan bir objeye bakılması çok anlamsız oluyor.

Bir fotoğrafçıya sorulması gereken ilk soru “Ne var lan orada da biz bakalım?” sorusudur. Hatta bu soruyu fotoğrafçılar kendi kendine sormalı, “Ben bu insanları niye o tarafa baktırtıyorum?” diyebilmeliler. Aslında iki taraf için de sorulması gereken doğru soru “Bok mu var orada?” sorusu.

Eğer fotoğrafçı olarak bu soruya mantıklı bir yanıt bulamıyorsan daha da zorlamayacaksın. Karşındaki insan sağa veya sola baktı diye sen büyük fotoğrafçı olmuyorsun. Tabii ben bu kişileri de anlıyorum. Herkes gelip aynı şekilde fotoğraf çektiriyor, doğal olarak belli bir süre sonunda monotonluk oluyor ama insanın doğası bu, zorlamayla aşılabilecek bir şey değil. Bu mesleği seçtiysen buna da katlanacaksın arkadaş. Enteresan olsun diye insanları başka yönlere baktırdığın zaman da inan ki arzuladığın şey olmuyor. Kısa bir süre sonra bulduğun bu numara da sıkıcı hale geliyor. Hatta insanlar başka taraflara baktığında sıkıcılığın üstüne bir de anlamsızlık katmanı eklenerek çok boyutlu bir saçmalık elde etmiş oluyorsun.

Geçenlerde benim bir arkadaş böyle bir fotoğrafını gösterdi. Fotoğrafçıların huyunu bilmiyormuş gibi,

– “Niye sağına bakıyorsun lan?” diye sordum.

Tıkandı tabii bu, mantıklı bir cevap veremiyor. Ikınıyor, sıkınıyor, değişecekmiş gibi bir oradan, bir buradan bakıyor fotoğrafına. Kendine yediremeyeceğini bildiğimden,

– “Yoksa fotoğrafçı mı oraya bak dedi?” diye kışkırttım bunu.

– “Yok, enteresan bir hava olsun diye ben kendiliğinden öyle baktım” diyerek yalan söyledi bana. Bak denen yere bakmayı yakıştıramıyor tabii kendine. Ama ben iyice üstüne gittim.

– “Oğlum doktor mu lan bu fotoğrafçı? Neden her dediğini yapıyorsun? Oranı, buranı aç dese de açacak mısın? Kendi pozunu kendin versene, kendin olsana lan” dedim.

Hiçbir şey söyleyemedi. Nasıl doldurduysam artık bunu, ertesi gün gitmiş bir fotoğraf daha çektirmiş. Hemen bana getirdi tabii. Bu sefer önüne bakıyor ama öyle mal gibi çıkmış. Herhalde fotoğrafçıya fırça çekti. Fotoğrafçının da zoruna gittiyse, ayarladı mı artık bilmiyorum, bildiğin öküz gibi çıkartmış bizimkini.

– “Bence gayet iyi çıkmış” dedim. “Biraz durgun görünüyorsun ama en azından önceki fotoğraftaki, o aranan adam havası yok” dedim.

Mutlu oldu.

Burak Kaya hakkında 127 makale
Müzisyen, yazar.