Bu şehir yeni dünya düzenin bebeği.
Akıllı yapılan işler görünce insan olduğunuz ve bir beyne sahip olduğundan dolayı gurur duyuyorsunuz. Dubai bunun en güzel örneği. Diğer yandan Dubai’nin besin kaynağı akılsız insanlar. Bu da komik değil mi?
Ülkenin adı Arap Emirliği. Yedi adet büyük aile var. Her biri bir Emirlik diye geçiyor. Bunların en zengin olanı Abu-Dabi’de yaşıyor, başkent de Abu-Dabi zaten. Dubai ise en isim yapmış şehri.
nmış. Ve bana sorarsanız, sistemin arkasında sömürünün yeni adı küreselleşmenin mucidi Anglosaksonlar var.
Muhteşem yollar, gökdelenler, pahalı ve çok kaliteli oteller, içerisinde dünyanın en pahalı ve ünlü markalarını satın alabileceğiniz alış veriş merkezleri, şık yazlık evler.
Ortada Arap Emirliği vatandaşı görmeniz ise neredeyse mümkün değil. Hani bilim kurgu filmlerde tüm gezegenlerden yaratıkların bir araya geldiği ortamlar olur ya, işte Dubai öyle bir yer. Her milletten insan burada. Bu filmin robotları yani köleleri ise bizim sevimli Paki ve Hintli dostlarımız.
Dubai Basra Körfezi’nin Güney-Doğusu’nda. Altında zengin Orta-Doğu ülkeleri, üstünde İran ve Türk Cumhuriyetleri.
Haydi empati yapalım.
İranlısınız ve zenginsiniz, ülkenizde ağır bir rejim var. Her şeyin serbest olduğu, size yakın, her türlü markayı satın alabileceğiniz hangi ülkeye gidersiniz. Ya Türkiye ya da Dubai.
Ürdünlü zengin bir yatırımcısınız, ülkenizde elli bin tane vergi var, lojistik sorununuz var, onca parayı yatırıp küçük karlar elde ediyorsunuz. Dubai’de yalnızca bir adet vergi var, o da % 4. Bürokrasi sıfır. Sabah şirket kurmak için başvuruyorsunuz, yirmi dört saatte şirketiniz kuruluyor, o % 4 ü de ödememek için Jabal Ali serbest bölgesinde yer kiralıyorsunuz, kurduğunuz şirketin lisansı elli yıllık veriliyor, yani bir yıl sonra lisansınızı yenileyemezseniz elli yıl daha ticaret yapabilirsiniz. Lojistik sorununuz yok.
Lübnanlı bir zenginsiniz. Beyrut’ta veya Junia’da yazlık ev istiyorsunuz. Ev fiyatları bir milyon dolara kadar çıkıyor. Çok daha kaliteli bir evi dört yüz bin dolara Dubai’den alabiliyorsunuz.
Suudi’siniz. Ülkenizde eğlence yok, kızlarınız Amerika’da büyümüş ama Riyad’da evden dışarı çıkamıyor. Kendi kültürünüze yakın, dil sorunu çekmeyeceğiniz, denize de girebileceğiniz bir yere tatile gitmek istiyorsunuz. Adres Dubai.
Arapların en büyük egosu olan gösteriş merakını karşılamanız lazım, onun için de parayı döküp Arap Kale’si anlamına gelen dünyanın en lüks otelini yaptırmanız gerekli, işte size Jumiera Beach’de bulunan Burj El-Arap Oteli, yedi yıldızlı.
11 Eylül olayları olduğunda Amerika’dan çekilen Arap sermayesi Dubai’ye akmış. Çünkü Orta-Doğulu kendi ülkesinin bankasına güvenmiyor. Anglosaksonlar için ne fark eder. Bir cepten diğerine.
Ülkemizde dahi gırla gidiyor; Dubai bedava, her şey ucuz. Ancak bu kadar iyi propaganda yapılır. Fiyatlar öyle ayarlanmış ki, sizin ülkenizdeki fiyattan çok daha az düşük. Yalan değil ucuz, ama taşımaya değecek kadar mı? Bence değil. Ama kandırılmış bir çok bayan benle aynı fikirde olmuyor. Zaten gelmeden doldurulmuşlar, alışverişsiz olmaz.
Dubai’de ne yapabilirsiniz? Alışveriş haricinde pek bir şey yok gibi. Hani gezip görebileceğiniz tarihi bir eser desem o da yok, her şey yeni. Tek keyifli yanı kış aylarında giderseniz -ki bence öyle yapın, mayıs sonrası çok sıcak oluyor- ülkenizde kar yağarken Jumiera bölgesindeki sahilde güneşlenebilirsiniz. Denizde doya doya yüzmek de pek mümkün değil çünkü akıntı çok fazla. Fakat sahil çok güzel, ip ince bir kuma sahip. Sahil boyunca bir çok otel var.
Belli ki, Dubai’nin gelişimi çok daha hızlı bir şekilde devam edecek. Yeni Dünyanın patronları bu gelişmeyi destekleyecek. Suyun altında oteller, Dünyanın en yüksek gökdeleni, yapay ve yüzebilen bir ada ve niceleri gelecek. Paranın satın alabileceği her şey burada toplanacak. Para parayı çekecek. Akıllı insanlar, akılsızların cebinden yaşamaya devam edecek.