Yeşil Ördek Gibi Daldım Göllere

Yeşil Ördek Gibi Daldım Göllere

İnsan, kimi zaman susup kendi içinde döner durur. Kendinden çıkan bir deresi olmayan göl gibi tummup kalır öylece, canı çekilir sanki. Ceylan sessizliğidir o insan sessizliği.

Yeşilbaşlı gövel ördekler uçar gelir uzaklardan. Bu esnada gök şölen alanıdır. Sanırsınız ilkokul çocukları, yiyecekleri ellerinde, kırlara çıkmış. Sanırsınız çocuklar kaplamış gökyüzünü. Ördekler de inince göl sevinir, canına can düşer, aşka gelir. Sazlıkların arasında ördeklerle sevişirken o yaman yalnızlığı dağılır gider.

Yeşil ördek gibi daldım göllere
Sen düşürdün beni dilden dillere
Başım alıp gidem gurbet ellere
Ne sen beni unut ne de ben seni

Ya gölün kenarına oturan genç ne yapar peki? Gölle ördeklerin aşkını görünce ayrılığın o koyu sancısı daha bir alevlenir. Sevgisini taşa çalanı düşünür. Kendi dillere düşüreni… Kendini Mecnun eyleyeni… Bir yalnızlık biter, bin yalnızlık başlar. İnsan budur genç adam.

Yeşilbaşlı ördekler gibidir kendi de. Göle dalar, aşka gelir de karşılık bulmaz. Sevdiğini alamayan biri olarak dile düşmekten ar eden genç adam, arını taşa çalana kırgındır. Vakit gitme vakti… Başını alıp gurbete düşme vakti… Utangaç genc, unutamayacağını bilerek gidecektir. Arını taşa çalarak gidecektir. Tıpkı Nesimi gibi…

Sen unutmayacaksın genç adam, tamam, tamam da ama ya o? O seni unutur.

Sevdiğim semanın güneşi mahı
Seni seven aşık çekmez mi ahı
Getir el basayım Kelamullah’ı
Ne sen beni unut ne de ben seni

Genç, yeşilbaşlı gövellere benzetir sevgilisini. Kendini umursamayan suna, sevene ah çektirecek kadar güzeldir. Güneştir, aydır karşıdan göründüğünde. Kendini umursamayan sevgiliye “Getir Kelamullah’ı el basayım.” der sevgisini göstermek için. Der de sevgili zalim, sevgili cefa pişe… Gençse naçar… Gençse yalnız… Kimi kimsesi yok… Genç en çok da yoksul… Belini büken, onu naçar koyan da bu zaten… Yoksulluk… Gölün sularını içse içindeki ateş sönmez. Yanar ha yanar.

Genç adam tamam git, git de ya unutmayı ne yapacaksın? Sen unutmazsın tamam da ya o? O seni unutacak.

Gel seninle ahd ü peyman kuralım
Bağlanalım bir karara varalım
Verdiğimiz sözde her dem duralım
Ne sen beni unut ne de ben seni

Hâlâ inanır genç adam? Hâlâ bir umut ışığı görür. Bir anlaşma yapalım der hâlâ. Verdiğimiz sözde duralım, der. Ne sen beni unut ne ben seni unutayım, der. Hâlâ umutlu… Yeşil ördek gibi göllere dalan genç, yapma böyle! Daldığın gölden çık.

Ördekler, uçar gider. Ya sen genç adam, ya sen? Senin kanatlarını kırık, dalarsan çıkmazsın bir daha. Dere ol, başka yerlere ak. Ama tummup kalma. Unutamam da deme. “İnsan olduğunuzu anımsayın. Geriye kalan her şeyi unutsanız da olur.” der biri. Sen insansın, tertemizsin. Bir sabah kadar duru ve tertemizsin. Sen de duruluğunu koru, insanlığını unutma. Gerisi mi? Ko gitsin.

Çirkini, vefasızı unutmak kötü değil. İnsan yanını körelteni, seni yoksulsun diye sevmeyeni unutmak kötü değil. Nazım Hikmet “Gitmek, sadece bir eylemdir. Unutmak ise kocaman bir devrim…” der. Seni yoksulluğun nedeniyle sevmeyeni unutmak, koca bir devrim… Kocaman bir cevap… Değersizleştirme…

Genç adam unutamam, deme. Sen unutmazsın da ya o? O seni çoktan unuttu.

Bak, ördekler, yeni diyarlara uçmak için havalandı. Gökyüzü bayram yerine döndü. Gökyüzü seyrana döndü. Tamam, senin kanatların kırık… Ama insan, kanadı kırıldığı için değil genç adam; insan, yerinde çakılı kaldığı için ölürmüş, kahrından… Sen de kanadını sar, başka diyarlara uç. Gökyüzü senin de seyranını görsün. Gölün dışına çık genç adam, kasaba karasevdalısı olmaktan vazgeç.

Bir şeyler bitti diye umut bitmez. Küsersen yük daha ağırlaşır. Sen gurbetsin genç adam, sen yokluksun. Senin yarım kalan bir hikâyen var. Onu tamamlamak senin elinde… Aha işte kalem, sen anlat, sen yaz. Seni anlamayanı yaz. “Beni anladığın halde canımı yaktın.” diyen F.Kahlo gibi yaz.

Yenilgilerden ders çıkarmak, zafer kazanmak kadar değerlidir genç adam. Yeni şeyler aramak, yeniyi bulmak kadar değerlidir. Sen de keşfe çık. Seyranına…

– Bil ki insanın değerini varlığı değil, yokluğu gösterir, diyor Dostoyevski.

Sen duru sabahlar gibi tertemiz adam, varlığını göremeyen sevgili, bir gün yokluğunu gördüğünde bu, ona ders olacaktır. İnsanları tanıdıkça senin yokluğun, köz gibi yakacaktır onu. Değerin ağırlığını taşıyamadığı için birini suçlamak daha ağırdır genç adam, bu daha ağırdır. Sen kanadın kırıldığı için değil, sen kahrından ölürsün ancak. Bırak o da yokluğun ağırlığını görsün. Sen, aramaya çık genç adam; sen keşfe çık. Sen seyranına çık.

Gövel ördekler gibi zaman da uçuyor. Kırık kanatlarla uçmayı öğrenmelisin.

Unutamam deme. Mihriban unuttu, sen mi unutmayacaksın?

İlahi genç adam!

Amma velakin… Ha söyle de söyle!

1 Comment

  1. Çok sevdiğim bir türküdür bu sevgili Numan. Bir de “Karadır Kaşların” türküsünün öyküsünü yazmanı öneriyorum. Bedri Rahmi’nin dediği gibi “Türkülerde tüter köy köy,yayla yayla insanımız. Türkülerimiz; ana sütü gibi temiz, ana sütü gibi içten.
    Erhan Karakahya

Yorumlar kapatıldı.