Sevgiliye

Sevgiliye

İnsanın çocukluğu yurdudur, derler.
Evden habersiz yıkanılan o ince dere…
Sokakta kanayan diz,
Salkım söğüdün altında hâlâ yokluğun türküsü
Dallarını kaldır bak sevişmiyor hatıralar
Her şey uzak diyar

Talanı da anlat artık masalcı
Silme kederi de
Destan anlatıcılarında gümbür gümbür yankılanırken kelam
Göz kırpsın destan gerçeğe
Uygarlığın tarihini anlat,
O zaman yeri göğü bir ayin gibi sarar türkü
Söyleyenin gözleri zümrüt çayır, dinleyeninkiler ceylan sürüsü
Yusuf u Kenan güzelliğine sevgili

Keder, acı ve İsrafil’in sur’u
Zulmün diğer adı talan
Acıya kurşun işlemez, diyor Adnan Yücel,
Sor bakalım ‘’Neden delik deşik o zaman yurdu çocukluğun?’’
Bülbül zarda; nar, neden harda,
Hikâyatları neymiş öğren bakalım.

Sana sevgilim gül deremiyorum,
Gülleri kalbinden vurmuş havada ıslık çalan oklar
Kıran girmiş ve yaşamak ağır
Kan neden kanar, bir öğren bakalım.
Soysuz bir zaman
Sorarsan Gülten Akın’a
Der mutlaka: “Hülagü han geçti buradan.”
Urfa Dağlarında ceylanlar gezmiyor
Zühre Yıldızı neden ağlıyor, Zühre’ye seslen bakalım.

Gülüm; talanın türküsü, ceylanı olmaz
Ve sevinci
Ne zümrüt çayırlar ne cennet
Ve zulüm seviciler izini sürer inceliklerin
Tuz neden kokuyor, bir öğren bakalım.

“Sana gül bahçesi vadetmedim” demiş Joanne Greenberg
Kim ki vadetmez sevdiğine bir gül
Haindir der o çeşmibülbül

Bir gözüm vatana bakar, biri gözüm sana
Sevgilim, gül yetiştiriyorum derviş sabrıyla bu yangın yerinde.