Mor Şal

Oturdukları bankın önünde uzanan denize bakarak “Neden susuyorsun?” dedi Can, az önce kendisine armağan ettiği oyuncak ayıyı sıkıp duran Selma’ya. Yanıt vermedi Selma. Söylemek istediklerini söyleyememenin tedirginliği vardı uzaktaki buluta takılı kalan gözlerinde.

Can, çocuk gibi anlatıyordu aklına gelen her şeyi. Esmer yüzündeki sevince Selma katılmasa da anlatıyordu. Selma, oyuncak ayıyı okşamıyor, eziyordu adeta. Ufuktaki bulut da gidince her şeyi ezmek istedi.

Can, yosun kokusunu içine çektikten sonra, Selma’ya baktı. Gözlerindeki tedirginliği fark etti, içi acıdı.

– Oyuncağı beğenmediysen, yarın başka bir şey alırım, dedi.

Selma, yine yanıt vermedi.

– Bak simitçi geçiyor, simit ister misin? Haftalığımı aldım, istersen sana tavuk döner de alıp getirebilirim.

Selma kaybolan bulutu aradı. “Keşke onunla ben de kaybolsaydım.” dedi içinden.

– Tamam, oyuncak ayı saçmalıktı. Buna mı kızdın, dedi Can. Alnında biriken teri elinin tersiyle silip Selma’nın hırs dolu soğuk gözlerine baktı:

– Ben denizi ilk kez görüyorum ama şaşırmadım. Senin gözlerinin rengiyle aynı. Ha, annem, sana mor renkli şal örüyor. Sever misin moru?

Selma, Can’a baktı:
– Ben ayrılmak istiyorum Can, dedi.

Can taş oldu, konuşamadı. Martılar, çığlıklarını kesti. Denize inip Can’ın karşısına sıralandı.

– Ama neden Selma, diyebildi Can neden sonra.

– Çünkü sen çok iyisin.

– Moru sevmiyorsan annem şalı başka renkten örsün.

Selma, bir şey demeden oyuncak ayıyı banka bırakıp bir hain gibi çekip gitti. Can, elinin tersiyle bu kez gözyaşlarını sildi. Annesini aradı. Annesi telefonu açtığında ona,

– Anne, Selma mor rengi sevmiyormuş, dedi.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.