Kirvem

Kirvem - Mahzuni Şerif

Âşık Mahzuni Şerif türküsü… Bir erkek ağıdı aslında… Kirvesi için yazmış. Genç yaşta bir kazada yitirdiği kirvesine… Mahzuni yazar da içli olmaz mı o türkü? O türkü sızlatmaz mı yüreğin derinliklerindeki ıssızlıkları?

Kirvem bu yıl dağlarda
Sensiz yazın tadı mı olur?

Âşık Mahzuni, kirvesinin ölüm haberini alınca yıkılır. Her yaz, yaylaya çıkıp eğlendiği, sohbetine doyamadığı kirvesi yoktur artık. Bu yaz nasıl geçer? Bu yazda ölüm var. Kıran girer bu yaza. Kirvesiz dağların tadı mı olur? Mahzuni, acıyı nasıl da duru, yalın anlatmış. Bağırmadan, yanarak… Dağlar soğuk, zemheri…

Selamın niye kesildi aman aman aman
Bir selamın adı m’olur aman

Âşık, sitem eder kirvesine. Çekip gittiği için, selam almadığı için… Bir selam neden alınmaz? Altı üstü bir selam… Selamın adı mı olur? Kirve neden selam almazsın, diyen âşık içten içe yanar. Bilmez mi selamının neden alınmadığını? Bilir. Bilir de bu duru, doğal sitemle acıyı dillendirir. Dağlar güz… Dağlar eski dağlar değil.

Kirvem aman, ne çabuk geçti zaman aman zaman oy!
Bir selamın adımı olur?
Kirvem aman ne çabuk tükendi zaman aman aman oy!
Can içinde can içinde aman
Can erir zaman içinde.

Dost, canda can taşınır gibiyse ölüm acıtır kalanı, yakar. Mahzuni, bir avuç köz, can içinde yaşattığı kirvesine… Can, elbette zaman içindeyse eriyecektir. Zaman karşı durulmaz ama bu denli erken ölüm de kabullenilir gibi değil. Dağlar başı duman, dert… Dağlarda bir hâl var.

Hüseyin’im kan içinde
Varsam gitsem Erzincan’a oy
Hüseyin’im gelmiş mi ola?

Ağıtları kadınlar yakar genelde. Bu erkek ağıdı; ince, ıssız, kocaman sızı… Erzincan’a gitsem Hüseyin selam verir mi, diye soran Mahzuni, “belki” ye sığınır. Belkideki umuda… Hüseyin ölür, ölür de ardındaki Mahzuni’yi de öldürür. Bu ağıt, gerçek dostluğun da öyküsüdür. Dağlarda dost sesi yok.

Kirvelik geleneği kimi inançlarda kutsaldır. Kan bağının olmadığı ama çok sıkı bir dayanışmanın olduğu bir dostluk… Mahzuni’deki bu “aman”lar; yara, bir avuç zıkkım… Dostu, yüreğin merkezine koymak insan olmanın sonucudur. Kirden, kötülüklerden arınmış bir dostluk, söylenceler toplamı kadar büyüleyici… Atina tragedyalarındaki koroların okuyacağı türden bir ağıt, bu türkü… Mahzuni, neden bir manzum tiyatro yazmadı ki? Sophokles, ağıttaki bağırmayan duru acıyı duyabilseydi Mahzuni’ye baş sağlığına gelirdi mutlaka. Euripides de, Aiskhylos da…

Kirve Hüseyin, yurt dışında yaşar ancak yazları memleketine gelebilir. O yazlar, hem ona hem Mahzuni’ye şenlik havasıdır. Bu şenlik ortamı; bir varmış, bir yokmuş zamansızlığı ve masal tadında bir birliktelik verir her ikisine de.

Acı mı? Bir gün, bir yerde çıkıveriyor insanın karşısına. Dağlar kirvesiz…

“Bir kış sabretmişsin de tam, çiçek açacakken dolu vurmuş gibi oluyor bazen hayat.” (Şeker Portakalı)

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.