Son zamanlardaki en ağır hakaretlerden birisi hasmınıza “bölücü” demek. İsterseniz bir deneyin, en kötü sözden bile daha etkili bir sözcük bu. Karşınızdaki kişi ana avrat küfredilmiş gibi saldırıya geçecek veya umarsızca kendini savunmaya çalışacak. Ancak bunlar nafile çırpınışlar. Çünkü, bu sözcüğe karşı herhangi bir savunma stratejisi oluşturamazsınız. Bu sıfat üstünüze yapıştı mı bir daha çıkmaz. Onun için en iyisi ondan kurtulmaya çalışmak değil, onunla yaşamaya alışmaktır. Ben öyle yaptım.
Bir bölücü olarak önce kendimden söz etmek istiyorum. İlkokula başladıktan kısa bir süre sonra öğretmenim anne babamı okula çağırmıştı. Ben de yanlarındayken öğretmen beni över şekilde diğer çocukların henüz toplama yapamazken benim bölme işlemini büyük bir kıvraklıkla yapabildiğimi anlattı. Ancak söz konusu işlem toplama, çıkarma, çarpma olunca bu olağanüstü yeteneğimin ortalarda görülmediğini söyledi. Babam da bu durumun kalıtsal olduğunu ve kendisinin de doğuştan bölme işlemine yatkın olarak doğduğunu diğer işlemlerde ise zorlandığını anlattı. Bölücülüğün anne babadan geçtiğini o zaman öğrendim ben.
On yaşıma geldiğimde dört basamaklı sayıları kâğıt kalem kullanmadan bölebiliyordum. İşlemi tamamladıktan sonra da kullanmadığım müsvedde kâğıtları bölerek parçalara ayırıyordum. Bu benim için bir ödül gibiydi. Evde yalnız olduğumda perde, gazete, halı, çarşaf gibi lüzumsuz eşyaları kesip parçalara ayırıyordum.
Şimdi bölücü dedikleri adamlara bakıp gülüyorum, 40 yılda dört dönüm araziyi ikiye bölememiş adam bölücüyüm diye ortalarda dolanıyor. Bölücülükten yirmi yıl hapis yatmış bir abimizle tanıştım geçen yıl. Laf arasında çaktırmadan adama basit bir bölme sorusu sordum, öyle kaldı. Sonra doğrudan “Peki yirmi yıl yatacak kadar ne böldün, nasıl böldün?” diye sordum. Boynu bükük “Henüz tam bir sonuç elde edemedim” dedi. Ivırdı kıvırdı, biraz daha zorlayınca itiraf etti ki bugüne kadar bir şeyi bölememiş. Böleceği yer de Konya’dan biraz büyük. Arkadaş bu nasıl bir liyakatsizlik, böyle bölücü mü olunur? “Kusura bakma ama ben orayı 45 dakikada 10 parçaya bölerim.” dedim, bozuldu. Bu işin eğitimini, stajını, pratisyenliğini üst üste koy, hadi üstüne de biraz saha deneyimi ekle iyi bir bölücünün yetişmesi taş çatlasın on yıl tutar. Sen yirminci yılın sonundasın, artık on dakikada terzi gibi bölüp parçalaman lazım malzemeni.
Sonra bir bahaneyle bunun eline makas verdim, daha nasıl tutacağını bile bilmiyor. Çiftçisi orak görmemiş, şarkıcısı nota bilmez, öğretmeni kitap okumaz, bölücüsü makas tutmaz, peki bu ülke nasıl bir adım ileri gidecek? Ülkeyi böleceğim diye ortaya çıkan adamın biraz araştırması, soruşturması, pratik yapması gerekmez mi? Türkiye siyasi haritasını alın önünüze bakın. Ülkeyi zamanında 67’ye bölmüşler. Allah için bir Denizli’ye bir de Uşak’a bakın ya da Van’la Bitlis’e. Arkadaş ülke böyle mi bölünür, hiç mi elinizin ayarı yok sizin? Ortadan eşit olarak bölemiyorsan bari büyük parçayı yeniden ikiye böl, parçalar biraz yakın olsun birbirine. Kardeş payı derler ya hani. Eğer kendin beceremiyorsan, bu işi doğru düzgün yapacak adamı bulup görevlendireceksin. Kabul edelim, herkesin yeteneği farklı. Mesela ben de sizin kadar iyi eğip bükemeyebilirim. Ama malzeme ne olursa olsun, bir yolunu bulur, ikiye üçe bölerim. Vallahi bugün yetkiyi versinler hiç üşenmem ülkeyi on beş dakikada hem de öyle kargacık burgacık değil jilet gibi kenarları dümdüz dilimler servis tabağına koyarım. Bir suç işlemeye kalkıyorsan, asgari düzeyde de olsa konudan haberin olacak. Eğer işten hiç anlamıyorsan, en azından sunumun iyi olacak. Maalesef bunlarda hiçbiri yok.
1990’lı yılların başında sinemalara bir film gelmişti. Fehmi Yaşar’ın yazıp yönettiği, başrollerinde Genco Erkal ile Şerif Sezer’in yer aldığı Camdan Kalp. Şerif Sezer yani filmdeki adıyla Kiraz bir gün kocasından dayak yemiş biçimde Genco Erkal’ın evine temizliğe gidince, Genco Erkal “Kocan seni dövdü ha?” diye şaşırarak soruyordu. 20’li yaşların başında, çok etkilenmiş olmalıyım ki kocası tarafından aldatılan Kiraz’ın dayağı umursamayan yanıtı hâlâ hatırımda:
– Dövme ne fayda. Beni öldürsen daha iyi dedim. Sen benim kalbimi kırmışsın. Kalp camdandır. Cam yapışır? Yapışmaz.
Yıllardır elimden geldiğince, gücümün yettiğince bir şeyleri bölmeye çalışıyorum ama bilerek kimsenin kalbini kırmadım. Bir kalp kıracağıma kendimi ortadan ikiye bölerim…
İlk yorum yapan olun