“Telli Turnam da Gidiyor”

Telli Turnam

Ağla Gomidas Ağla!

Geceydi. Ay, yeni doğum yapmış bir kadın gibi tüm güzelliğiyle yayılmıştı geceye. Geceydi ve şehrin üstünden turnalar uçuyordu. Biraz daha havalansa turnalar Ay’a, biraz daha alçaktan uçsa yarama dokunacaklardı.

– Turnalar, dedim. Neden dertli ötersiniz? Bir acınız mı var?

Turnalar, sesime ses vermedi. Elime sadece bir damla yaş düştü. Geceydi. Ay’ın hüznü mü turnanın acısı mıydı bu bir damla yaş? Sordum geceye, gece de sustu. Turnalar ötmüyor, dert taşıyordu sanki. Bir şeylere kırgın, birilerine küs uçup gittiler sonra. Ardından gövel ördekler, Ay’ın şavkında, gecenin koynunda ötmeye başladı.

– Yeşilbaşlı gövel ördekler, dedim. Bir derdiniz mi var?

Yine bir damla yaş düştü elime. Gövel ördekler ötmüyor, diri diri yanıyordu sanki.

Yaşar Kemal’in iyi insanları, atlarına binip gitti önce. Şimdi de turnalar, gövel ördekler… Güzeller olan her şey… Güzel olan her şey…

Gomidas ağlıyor!

Telli turnalar da gidiyormuş şimdi. Yeşilbaşlı gövel ördekler de… Anadolu, var olalı turnalar gelir gider, yeşilbaşlı ördekler göllere inerdi hep. Anadolu’yu vatan bellemişlerdi. Kimi zaman postacı, kimi zaman bahar sevinciydi onlar. Onlar içimizi döktüğümüz dert ortağıydı. Sitemimizi, kırgınlığımızı bilirlerdi. Bir halden bilmezi şikâyet ettiğimizdi. Semahlara, deyişlere, zeybeklerin oyunlarına esin kaynağı olmuş danslarıyla zarafetimizdi. Şimdi, kanadı al yeşil pembe turnalar, yeşilbaşlı gövel ördekler gidiyormuş. Uzaklara, çok uzaklara… Bir daha gelmemek üzere…

Geceden elime düşen o iki damla yaş, gözyaşı değil kezzaptı.

Kimsenin başını yukarı kaldırdığı yok. Bir gece uyanıp gecede kopan kıyameti gördüğü, gecede yakılan ağıt duydu yok kimsenin. Doğum yapmış ve sancılarından kurtulmuş dolunayın geceye vuran güzelliğini kör eden kıyameti kimseler görmüyor. Turnaların göçünü, gövellerin türküsünü ne gören ne de duyan birileri var.

Söyle Gomidas söyle!

Herkes derin uykularda, herkes küreselleşmenin bilimin önüne geçen teknolojisine mest olmuş. Kimse, kendinden başkasında değil. Turnaların, ördeklerin geceye yayılan ağıtını ne işiten ne bir duyan… Herkes, herkese el; herkes, herkese öte. Kimse, kimsenin hiçbir şeyi… Herkes uykuda, kimse kendi değil. Ah, kimse, kimseyi duymuyor. Geceye ne bakan var ne de gecedeki kıyametin farkında birileri. Ah, kimse, kimsenin bir şeyi değil!

“Erikler çiçek açtığında cehennem donar.” der bir haiku.

Erik çiçeklerinin güzelliği karşısında cehennem donuyormuş. Ya o cennet? Turnalar bizi terk ettiği için, yeşilbaşlı gövel ördekler bizi terk ettiği için o cennet kurumaz mı? O Cennet kurumaz mı? Cehennem donunca bir şey olmaz ama cennet kuruduğunda her şey olur.

Türkülerin çoğunda turnanın, gövel ördeklerin adı geçer. Şimdi onlar terk ediyorsa bizi, bir daha türkü yakılır mı? Turnasız, gövelsiz türkünün de tadı kalır mı? Kimsenin türkü yaktığı yok. Turnalar, yeşilbaşlı gövel ördek gidiyor. Ceylan ağıtı dört bir yan… Buna semahlar yanmaz mı? Deyişler, kendini ateşe atmaz mı? Dans ederken dizi, toprağı delen efe bir daha ayağa kalkar mı? Ya cennet? Ya o turnası olmayan Kevserler? Kevserler kurumaz mı?

Ağla Gomidas Vartabed ağla!

Çayırlarımız, sularımız kuruyor. Yeşilimiz ölüyor. Bereketimiz, değerlerimiz kuruyor. Anadolu, turnalara vatan olmaktan çıkmış. Şimdi Anadolu da öksüz… Bereketimiz, ağzımızın tadı yok oluyor.

Söyle Gomidas söyle! Grung’u söyle.

Gece… Yıldızlar serpilmiş gecenin her yanına. Dolunay, tüm haşmetiyle sarmış geceyi. Ama neden ay ağlıyor? Neden sesi soluğu çıkmıyor yıldızların? Ay, güzelliğinden neden utanıyor? Sen susma ay, hiç olmazsa sen susma! Geceye kuşyemi gibi serpilmiş yıldızlar, siz susmayın bari! Nereye gider turnalar? Kime uçar yeşilbaşlı ördekler?

Şimdi Grung türküsünü dinleme vaktidir. Şimdi turnaya ağıt yakma vaktidir. Şimdi… Elif ve turna vaktidir. Şimdi güzelim yeşilbaşlı gövel ördeklere ağıt yakma vaktidir.

(Turnalar; Elif, en çok sizi, en çok yeşilbaşlı ördekleri severdi. Ne olur turnalar Elif’ten bir haber! Nerededir, ne yapar kendi başına? Turnam bir haber ne olur? Turnam, neden susarsın? Kanadın mı kırık, yaran mı kanar? Telli turnam, ne olur bir haber!)

Gökten bir damla yaş düştü. O bir damla yaş, gözyaşı değil, kezzaptı. Elimi yaktı, ciğerimi dağladı.

Ağla Gomidas ağla! Söye Gomidas söyle, Grung’u söyle.

Ama velakin… Ha söyle de söyle!

* http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/cevre/1277846/Telli_turnam_da_gidiyor.html

1 Comment

Yorumlar kapatıldı.