Gurur insanın kendinden memnun olması anlamında kullanıldığında olumludur. Bizim burada inceleyeceğimiz insanın kendisini çevresinden üstün gördüğü boş gururdur.
Belli bir dereceyi aştığı zaman boş gurur son derece tehlikelidir. İnsanın sürekli kendisini düşünmesine, hatta başkalarının kendisi hakkında ne düşündüğünü düşünmesine neden olur. En büyük tehlikesi ise insanın eninde sonunda gerçekle bağlantısını kaybetmesine neden olmasıdır. İlişkileri bozar, yükümlülükleri unutturur. Her insana ve olaya bundan nasıl yararlanabilirim diye bakmasına yol açar. Kendisini geliştirmesini engeller.
Kendi boş gururlarını tatmin edemeyen insanlar, genellikle başkalarının hayatını engellemeye çalışırlar. Boş gururları gelişen çocuklar, kendi değerlerini kanıtlamak için tehlikeli yollara başvururlar. Zayıf çocuklara güçlerini gösterirler, hayvanlara zalimce davranırlar. Bunu yapamayacak şekilde cesaretini kaybetmiş olanlar ise başarısızlıkları için özürler, bahaneler bulurlar. Bunlar olmasaydı ön safta yer alan kişiler olacaklarını göstermeye çalışırlar. Hayal dünyasında yaşarlar. Hatanın sorumluluğunu hep başkasının omuzlarına yüklerler. Kendilerini her zaman haklı görürler. Oysa hayatta kimin haklı olduğunun çok önemi yoktur. Önemli olan şey insanın kendi hayatına ve çevresindekilerin hayatına yapmış olduğu katkılardır. Boş gurura kapılmış insan katkıda bulunmak yerine şikayetler, özürler ve bahanelerle uğraşıp durur.
Büyük bir hırs olmadıkça insanlığın büyük başarılarının hiçbir zaman gerçekleşmemiş olacağı düşünülür. Oysa bir insanın, insanlığın yararı için çalışmasının nedeni de büyük başarılar kazanma gücünü veren de boş gurur değildir. Büyük başarılar daha çok soysal bir duygunun uyarılması ile ortaya çıkarlar. Gerçek bir deha eserinde, boş gururun genellikle etkisi yoktur.
Boş gurura kapılmış insanlar, ünlü olmaya çalışırken çevresindekilerle sık sık çatışırlar. Başka insanlara yakınlık duyamazlar. Toplumun ilkelerine bağlı kalamazlar. Her zaman ön planda olmak isterler, hep kendilerini göstermek ihtiyacı duyarlar, bir sosyal toplantıyı, ancak dikkatleri kendi üstlerine çekip çekmemesine göre iyi ya da kötü olarak değerlendirirler.
Boş gurur hayatın çocukluk döneminde ortaya çıkar. Düşmanlık duygusu belirgindir ve başkalarının acısını önemsemezler. İlerleyen dönemde topluma düşman olan bu kişiler sürekli herkesi ayıplar ve eleştirirler. Herkese karşı, alaycı, yargılayıcı ve suçlayıcı bir tavır takınırlar. Sorunları düzeltmek gibi bir amaçları ya da kaygıları olmaz.
Hiç kimseyi beğenmeyen bu insanların beğenmeme kompleksinin amacı başka insanların değerini ve önemini küçültmektir. Kimseyi beğenmeme eğilimi, bir insanın başkalarının değerini küçülterek kendisinin herkesten üstün olduğu duygusuna ulaşmayı amaçlar. Başka bir insanın değerinin kabul edilmesi, bu insanlara yapılmış bir hakaret gibi algılanır. Bu durum boş gururlu bir insanın güçsüzlük ve yetersizlik duygusunun, ne kadar derin olduğunu anlamamızı sağlamaktadır.
Başkalarına egemen olmak isteyen boş gururlu insanlar, önce onları kendilerine bağlamak zorundadırlar. Bu bakımdan bu tip insanın göstereceği dostluk ya da arkadaşlığa ve başkaları ile ilişki kurmak istermiş gibi görünmesine aldanmamak gerekir. Aşırı fedakarlık yapabilirler. Sevgi gösterilerinde bulunabilir, tatlı dilli olabilirler. Fakat bu arada önem verdikleri gösteriş, insan ruhunu iyi tanıyan birisinde şüphe uyandırır. Bunlar bizi hayal kırıklığına uğratan insanlardır. Onların iki ruhlu olduklarını sanırız. Oysa bir ruhları vardır ve bu ruh, onları mutlu bir başlangıcı, acı bir sona götürmeye zorlamaktadır.
Birçok insan para ile istediği her şeyi yapabileceğine inanır. Bu nedenle boş gururlu insanların yalnızca para, mal, mülk kazanmaya yönelmiş olması doğaldır. Günümüzde para kazanmak için çabalamak herkese doğal geldiği için sadece bunun peşinde koşan insanların boş gururları nedeniyle böyle davrandıkları kimsenin aklına gelmemektir.
Boş gurur, insanları açık kalplilikten, dürüstlükten, gerçek zevkten, sevinçten, mutluluktan yoksun bırakmaktadır.
Çağımızın sosyal ortamı içinde, kendimizi boş gururdan tamamen kurtarmamız imkansızdır. Bu gerçeğin kabul edilmesinde yarar vardır. Binlerce yıldır süren geleneğin bizde kökleştirmiş olduğu duyguları, kısa bir zamanda yok edemeyeceğimizi unutmamalıyız. “Başkalarından farklı olmayı istemiyoruz; çevremizdeki insanların herkesten farklı kimseler olmasını da aramıyoruz” diyebilmek iyi bir başlangıç olacaktır. Tabii buna gerçekten inanmak şartıyla.
Kaynaklar: İnsan Tabiatını Tanıma – Alfred Adler