Bugünlerde herkes, ülkenin düzlüğe çıkış yolları konusunda fikir belirtiyor. Birilerini suçluyor, ben olsam düzeltirdim diyor. Gerçekten de inanıyor bu söylediğine. Bir arkadaşımızın işleri kötü gitmiş; herkes yol göstermeye başlıyor. Geçmişte yaptığı hataları sıralıyor. Onun nasıl başarılı olabileceğinin sırlarını veriyor. Evliliği problemli birisiyle sohbet ediyoruz. Dinleyen herkes çözüm önerileri getiriyor. Ortağı ile, patronu ile sorunlu olanlar için de çözümler hazır.
Bütün bunlar ne kadar işe yarıyor? Birileri başkalarının sorunlarını çözebiliyor mu? Hatalarını düzeltebiliyor mu? Ben böyle bir örneğe rastlamadım. Benim sorunum, benim dışımda çözülebilir mi ? Yardım istediğim noktada, dışarıdan bunu alabilmek çok güzel olurdu. Ancak dışarıdan gelecek yardım, benim içimdeki çözüm yolunu ortaya çıkarabiliyorsa, gerçekten işe yarar.
Sorun çözmenin ötesinde başkalarını düzeltmek gibi bir çabası da var insanlarımızın. Öyle giyinme böyle giyin, şu şekilde konuş, dürüst ol, namuslu ol. Herkes öğütler verir. Sizi, hatalı gördükleri konuda eleştirirler. Bazen eleştirmek de yetmez, dışlarlar, iş öldürmeye kadar varabilir. Kimi topluluklarda törelere karşı gelmenin cezası ölümdür. Suç işleyen birisinin ölmesi, yaygın bir görüşe göre toplum için bir kayıp değildir. Kimi aydın geçinenler bile zaman, zaman ağızlarından kaçırırlar bu görüşlerini.
Bilgisiz kişiler doğruları bildiğinden kendince o kadar emindir ki, herkesi bu doğruya uymaya mecbur etmek ister. Din konusunda da, bunun örnekleri çok görülür. Bazıları, başkalarının ibadetini sağlamayı görev bilir kendine.
Şimdi bazı sorulara yanıt arayalım :
– Her şeyin doğrusunu bilen birisi var mıdır peki? Ya da toplumdaki çoğunluğun doğru kabul ettiği gerçekten doğru mudur?
Tarih bunun doğru olmadığını, tam tersine, çoğu örnekte toplumdaki çoğunluğun yanıldığını, o tarihte yanıldığı kabul edilen insanların, gerçek doğruları bulduğunu gösteriyor.
– Bir görüşün, her koşulda ve herkes için doğru olduğu söylenebilir mi?
Eğer karşımızda bilimsel bir gerçek varsa söylenebilir belki. Ama toplumsal veya ahlaki konularda kesin doğrular belirlemek mümkün değildir. Bir toplumda doğru olan, başka bir toplumda yanlıştır. Bazı koşullarda yanlış olan, bazı koşullarda doğrudur. Kendi koşullarımızdan yola çıkarak, evrensel doğrular tespit etmeye kalkarsak, başarılı olabilmemiz mümkün değildir.
– Başkalarına bir şeyler kazandırabilmek için belli doğrulara gereksinimimiz var. Ama, bildiklerimizin doğruluğundan emin olamıyorsak, başkalarının sorunlarını, onlardan önce çözemiyorsak ne yapmak gerekli ?
İşe kendimizden başlamaktan başka yol yok. Başlamak derken, aslında bu ömrün yetmeyeceği kadar uzun bir yol. Kendini mükemmel bir insan yapmak için çalışmak, hiç mezun olunamayan okulda okumak gibidir. Kendinizi geliştirdikçe yeni eksiklerinizi bulursunuz. Bu kadar eksikle, başkalarına akıl verdiğiniz günleri hatırlayıp kendinize kızarsınız.
– Nasıl geliştirir insan kendini?
En başta bunu kendisinden başkasının yapamayacağını bilmek zorundadır. Başkalarının fikirlerini ezberleyerek gelişenler bağnaz, topluma zararlı, en çok korkulması gereken insanlardır. Hiçbir şey bilmeyenler bunlardan daha faydalıdırlar. Kafası başkalarının ezberlettikleriyle dolu olanlar ise, en ağır silahtan daha öldürücü olabilirler. Efendilerine hizmet eden sadık kölelerdir. Efendileri bunları istediği amaç için kullanabilir.
– Başkaları olmadan kendimizi nasıl geliştirebiliriz?
Böyle bir olasılık da yok. İnsan çevresine gözlerini ve kulaklarını tıkayarak, kendisini geliştiremez. Tam tersine çevresindeki her şeyi dikkatle izlemeli, onlardan bir şeyler öğrenmeye çalışmalıdır. Her duyduğunu, okuduğunu, mantık süzgecinden geçirmelidir. Aklına yatanları doğru, diğerlerini yanlış kabul etmelidir. Bu doğru ve yanlışların, kesin doğru ve yanlışlar olmadığını da çok iyi bilmelidir. Bugünkü bilgi birikimiyle doğru kabul edilenler, ileride yeni bilgiler eklendiğinde yanlış tarafına geçebilir. Yanlışlar da doğru tarafına geçebilir. Bu olasılığı hiçbir zaman unutmamalı, bu nedenle başkalarının yanlış görüşlerinin, aslında kendisine göre yanlış olduğunu, belki de ileride kendisinin de bu görüşleri doğru bulacağı olasılığını düşünmelidir. Karşıdakinin görüşü, araştırmaya dayanıyorsa, bir temeli varsa, bu görüşü dikkatle dinlemeli, kendisini ve bilgi birikimini geliştirmeyi amaçlamalıdır.
– Sürekli kendini geliştirmek için çalışan insan topluma karşı görevini yapmış olur mu?
Toplum için yapılabilecek en büyük hizmet kendinizi geliştirmektir ama görüşlerinizi çevrenizle paylaşmak da bunun devamı olmalıdır. Herhangi bir konuda, belli bir temele ve araştırmaya dayanan görüşü olan insan bunu mutlaka başkalarıyla paylaşmalıdır. Büyük emeklerle biriktirdiğiniz kendi doğrularınızı bu şekilde toplumun yararına sunmuş olursunuz. Tabii ki, bu paylaşma kesin doğruları aktarma değil, kendi görüşlerini aktarma şeklinde olmalıdır. Dinleyenler, bu görüşleri beğenirler ya da beğenmezler. Belki sadece bir bölümünü beğenirler. Bazıları belki karşı görüş getirirler, hatta sizin doğrularınızın yanlış olduğunu gösterebilirler. İnsanlar düşüncelerini paylaştıkça hem kendisini hem karşısındakileri geliştirir.
– Herkese her düşünce açıklanmalı mıdır? Kendi doğrularınızı, her fırsatta herkese aktararak, toplumun gelişmesine fayda sağlayabilir misiniz?
Bu davranış topluma fayda sağlamadığı gibi insanın kendisine çok büyük zarar verir. Bir bardağa, bir kova su doldurmak mümkün değildir. Karşınızdaki insan, konuşulanları oturtabileceği bir temele sahip değilse, o kişiyle bunları konuşmak ne size ne karşınızdakine yarar sağlamaz. Konuşma, sağırlar sohbetine dönüşür. Yapılabilecek en büyük yanlış ise, başkalarının aklıyla düşünenlere akıl vermeye kalkışmaktır. Bu kesim, başkalarının doğrularını ezberlemeyi tercih eder. Bu kişilerin görüşlerini kimse değiştiremez. Bir süre sonra bildiklerini sandığı şeylerle o kadar özdeşleşirler ki, bu bilgileri öğreten kişi bile bunları değiştiremez. Toplumun önündeki en büyük engel olan, ve en çok korkulması gereken bağnaz kesim, düşünmeyi bilen insanların kesinlikle bulaşmaması gerekenlerdir.
Yazılanların içinde sizin doğrularınızla örtüşenler vardır umarım.