Ne Ağlarsın Benim Zülfü Siyahım

Ne Ağlarsın Benim Zülfü Siyahım

Türküler saftır, yalanı barındırmaz. Her yalan ihanettir, her ihanet de yok oluş… Türkü ihanete sevmez, yalanı kovar. Türkü nasıl mı çıkar ortaya? Bir sorun, bir acı, bir yokluk varsa türkü de vardır. Durup dururken türkü yakılmaz çünkü.

Mutluluğu anlatan türkü olmaz mı peki? Olur, olur da az… Mutsuz, mutlunun türküsünü bilmez pek. Mutluluğun süresi kısadır, acınınki uzun… İnsan, çok çekmişse türkü de bu çekilenleri dillendirir. Bu nedenle türküde anlatılanlar gerçektir. Gerçek de insana kandırılmadığını hissettirir. Her türkü güvendir. Bir liman… Sırtın dayanacağı bir dağ…

Ne ağlarsın benim zülfü siyahım
Bu da gelir bu da geçer ağlama
Göklere erişti figanım ahım
Bu da gelir bu da geçer ağlama

Âşık Daimi, karısına “Ne ağlarsın benim zülfü siyahım.” diyen bir eş… Yerinde duramayan, korkusuz dalyan Kazım’ın babası… Kazım, bir çatışmada öldürülür. Daimi de bir ölüden farkı kalmayan eşine, bu türküyü yakar. Bu türkü de durup dururken yakılmadı.

Ölüm sessizliğine gömülen anneye ne mi oldu? Kazım’ın annesine ne mi oldu? O anne dağlar gibi suskun… Bozkırlar kadar sessiz… O anne, anne değil artık. O anne, anne olacağına taş olaydı, börtü böcek olaydı da Kazım’ın öldüğünü bilmeyeydi.

– Ağlama der, Daimi karısına, ağlama zülüfleri siyahım, ağlama. Bu da geçer, bunlar da geçer. Göklere erişti figanın, ağlama artık. Bu da geçer.

Der Daimi, der de kime? Anneye… Yanlış yapmışsın Daimi, sen türküyü yanlış kişiye yakmışsın. Yanlış kadına türkü söylersin. Bir anneye bu türkü yakılmaz.

Geçmez Daimi, geçmez; “bu da” gelip geçmez. Söz konusu anneyse anneler acısına sahip çıkar. Biriktirir. Annelerin acıyı koydukları bohçaları olur Daimi. Acılarını orada biriktirir. Sen Daimi, sen bir anneye nasıl “Bu da gelir geçer, ağlama!” dersin? Annelerin acısı geçmez.

Bir gülün çevresi dikendir hardır
Bülbül har elinde(n) ah ile zardır
Ne de olsa kışın sonu bahardır
Bu da gelir bu da geçer ağlama

Acı var havada. Gülü har, bülbülü gam almış. Bülbülün o küçük canı hardan paramparça… Bülbül, güle sevdalı, güle konmak ister. İsterde gül harda, bülbülse ah u zarda… Bu ah u zarlar biter diyorsun Daimi, kışın sonu bahardır, diyorsun. Doğru, kışın sonu bahar… Zaman akar. Ama Daimi, zaman acıları alıp gitmiyor. Kışın bitmesiyle acı bitmez ki… Bahar da yakar, bahar da kavurur insanı. Her şeyi silip süpüren zaman, bir tek annelerin acısına dokunamazmış Daimi; bir tek annelerin acısından korkarmış. Zaman, bir tek annelerin acısını yükleyemezmiş. Sen, her acı geçer mi sandın Daimi?

Peki, Daimi, sen Kadir’e nerede, nasıl ağlarsın? Senin figanın hani Daimi? Senin figanın hani?

Daimi’yem her can ermez bu sırra
Gerçek aşık olan yeter (erer) o nura
Yusuf sabır ile vardı Mısır’a
Bu da gelir bu da geçer ağlama

Yusuf’un Mısır’a sabırla vardı. Bu da doğru… Sabır peygamberlere has… Bu da doğru… Ama bir annenin sabrı, peygamber sabrından daha büyüktür Daimi. Her anne bir sabır taşıdır. Sabır taşıdır da hiçbir sabır, annenin acısını hafifletmez. Sabır yorulur da hiçbir anne acı taşımaktan yorulmaz.

Kış, bahara dönse ne olacak? Döndü diyelim. Ne olacak Daimi, ne olacak? Yusuf, sabırla Mısır’a vardı diyelim. Ne olacak? Cenneti serseler önüne, oğlu olmadıktan sonra bir anne, cennete adım atmaz. Kendi cehennemine razı olur da bir adım atmaz. Kadirsiz cenneti istemez hiçbir anne.

Zülfü siyahı teselli ediyorsun diye senin acın hiç sorulmadı Daimi. Sen Kadir’e ne zaman ağlar, ne zaman yanarsın? Babalar, hep gizli mi ağlar sahi? Babaların figanı nereye akar? Senin figanın hani Daimi? Figanın hani senin?

Sen kendine niye türkü yakmadın, seni kim teselli eder? Sana kim” Bu da gelir geçer Daimi, ağlama” der? Sana da bir türkü yakan lazım Daimi. Sana Kadir’i unutturmayacak bir türkü lazım.

Anneler ağlayınca dağlar devrilirmiş. Ya babalar? Babalar ağlayınca ne devrilir? Bunu da sen söyle Daimi, bunu da sen söyle! Bir de Daimi, sen bu türküyü kendine yaksaydın “Kışın sonu bahar, ağlama” der miydin? Bu da gelir geçer, der miydin?

Demezdim, de Daimi, demezdim, de.

Ah, Daimi, sen ne zaman ağlarsın? Hangi gecenin koynuna akar gözyaşların? Hangi limanda, hangi dağın kovuğunda ağlar babalar? De bunu Daimi. Bunu de.

Amma velakin… Ezcümle ha söyle de söyle!