
Beyhani’nin çok duyulan güzel türküleri var. Onlardan biri bu türkü. “Beni Dertlere Bıraktın”, “Yolumuz Gurbete Düştü” de en az “Kirpiklerin Ok Eyle” kadar bilinir.
Sevgili, hem divan hem halk edebiyatında vazgeçilmez biricik kahramanıdır. Mutluluk odur, başka şey değil. Vazgeçilmeyen tek şahane için kul olmaya, kurban olmaya, ölüme de hazırdır Beyhani. Yeter ki sevgili yüz versin, gülümsesin.
Kirpiklerin ok eyle
Vur sineme öldür beni
Bıktım dünyanın kahrından
Vur sineme öldür beni
Sevgilinin oka benzeyen kirpiklerinin bir ok gibi sinesine batmasından gocunmuyor âşık çünkü onun olmadığı dünyadan yorulmuştur. Yaşamak kahırdır artık, ağır gelmektedir. Köle gibi satmak yerine öldür beni, diyecek kadar kendinden geçmiş; “biricik ve şahane” olandan ayrı yaşayamayacağının altını çizmiştir. Her iki edebiyatın sınırlarını aşmayan bir âşıktır Beyhani. Gerçi bu edebiyatlardaki aşk da bu sınırlar içinde var olmuş, gelenek sınırları aşılmamak üzere çizilmiştir. Ünlü “Mona Rosa” şiiri de böyle değil mi?
Keşke âşıklar; yalnızca “şahane ve biricik” olanın “sevgili” olmayacağını, yaşama yalnızca aşkın yön vermeyeceğini de işleseler. Yaşamı anlamlı kılan şeyin insanlığı düşünmek de olduğunu, savaşlara, açlığa, yoksulluğa el uzatmak olduğunu da yazsalar. Bireyselliğin körleşme, sağırlaşma olduğunu da… Yazan yok mu? Var ama az.
Beyhani’nin temelindeki nakış aşktır ama “Dünya Nizamını Bozan” ve “Cahil Kişinin Sözlerine Kanma” gibi haini ve cahilliği anlatan türküleri de var. Yine de âşığın bireysel aşkın narına yanması, insanın içini acıtıyor. Hele “Yoktur âleme mihnetim/ Vur sineme öldür beni” diyerek kurbanlığa soyunması şaşırtıcı.
Değerli âşığın önünde aydınlık yol varken sevilme isteğiyle ölümü göze alması, geleneksel şiirin etkisiyle oluşabilir ama bu, onu haklı çıkarmaz. Ona yakışan kurban olmak değil, yol gösterici olmak, yeni sesler duymak ve yeni sesler vermek olmalı insanlığa ıssız bir telgrafhane gibi.
Memleketinin hâli
Seni seslerle uyandıracak
Oturup yazacaksın
Çünkü sen artık o eski sen değilsin
Sen şimdi ıssız bir tegrafhane gibisin,
Durmadan sesler alacak
Sesler vereceksin
Uyuyamayacaksın (Melih Cevdet Anday, “Telgrafhane” şiirinden)

İlk yorum yapan olun