Bir kadın türküsü… Kentli bir kadının, kocasının köyüne yerleşince çalışma hayatındaki güçlüklerle karşılaşmasının öyküsüdür “Burçak Tarlası”. Gelin, köyde babaevi rahatlığını bulamayacak; yaşamın çalışmak üzerine kurulu olduğunu öğrenecektir.
Sabahtan kalktım da ezan sesi var
Ezan da sesi değil yâr yâr, burçak yası var
Ezan da sesi değil yâr yâr, burçak yası var
Babasının nazlı kızı, kocasının evinde tarlalarda çalışmaya başlar. Kocası, kayınpederi, kaynanası, görümceleriyle beraber ezan sesiyle uyanır. Ezan sesiyle uyanır ama aklına hemen burçak toplamak gelir. Artık ses, ezan sesi olmaktan çıkmış burçak toplama zamanının geldiğini haber verir olmuştur. Burçak toplamak mı? Zor.
Bakın şu deyyusun kaç tarlası var
Aman da kızlar ne zor imiş burçak yolması
Burçak tarlasında yâr yâr, gelin olması
Eğdirme fesini yavrum, kalkar giderim
Evini başına yâr yâr, yıkar da giderim
Kentli kadın, kolay lokma değildir. Onun haksızlığa gelemeyen karakteri, varlığının gelişimine engel olan her şeyi silip atacak kadar belirgindir. Gelin olmuştur ama gelin olmanın sefasını sürmeden ağır bir işte çalışmak zorunda bırakılmasına isyan eder. Burçak tarlası olan bir eve gelin gitmenin insanı yok eden çalışma koşullarını kabullenemez.
Kocasını sever ama insan olmayı daha çok sever. Sevgi de bir yere kadar… Burçak toplamanın zorluğundan hiç söz etmeyen kocasına da hiç sormadan çalışmak zorunda olduğunu hissettiren ev halkına da karşı çıkar. Çalışmanın, üretimin kişiyi değerli kıldığını bilir ama hiç bilmediği bir alanda çalıştırılmasını hazmedemez. Sonra o yeni gelin, salt kocasıyla çapa vurmak ister. Burçak toplama sonrası ev halkına yemek yapmak, çamaşır yıkamak, temizlik yapmak…
Köleci zihniyete, “Eğdirme fesini yavrum kalkar giderim. “diyecek kadar kararlı, “Evini başına yıkar, giderim” diyecek kadar da korkusuzdur bu kadın.
“Bakın şu deyyusun kaç tarlası var.” diyebilmenin korkusuzluğu…
Bu küfür, “Kadın köle midir?” sorgulamasıyla oluşan kararlı bir bilincin bir karşı duruş olarak karşımıza çıkmasıdır. Bu küfür, kadının patriarki gücü sarsması ve sindirilmiş varlığını yitirmesi olarak da okunabilir.
Soluk alacak zamanı olmayan kadın özgür değildir. Kadının kendini dinlemesi, içine akması için muhteşem yalnızlığa gereksinmesi olmalı. Kentli kadında bu da yok. Köleliğin resmidir artık burçak tarlası. Köleci ve patriarki bir zihniyet, kadına göz verir; ışık vermez.
Soluksuz bir yaşam… Birbirine benzer günler… Hiçbir şeyin öznesi olamamak… Kentli kadın bunları kabul etmez. İşte bu türkü, aynı zamanda köleci ve patriarki zihniyete karşı bir duruşun, kadın isyanının da türküsüdür.
“Bir kadın her seferinde kendi adına ayağa kalktığında aslında bilmeden tüm kadınları savunur.” (Maya Angelou)
İlk yorum yapan olun