Hastane önünde incir ağacı bir Yozgat türküsü… Kayseri Pazarören Köy Enstitüsü’nde okuyan Akdağmadenli Nedret adlı gence yazılmış bu ağıt… Sözlerini de Nedret’in sınıf arkadaşlarından bir genç yazmış. Nedret; sarışın, mavi gözlü, güzeller güzeli bir kızla nişanlıdır. Okulu bitince evlenecek ve yanında sevgilisi, Anadolu’ya kuş yemi gibi serpilmiş köylerden birinde öğretmenlik yapacaktır. Nedret; bir elinde kitap, bir elinde sevda çorak toprakları yeşertecek… Düşü bu…
Köy enstitüleri, köy gerçeğine göre incelikli öğretmen yetiştiren okullardı. Şimdi yok. Çoktan kapatıldı.
Türkünün öyküsü farklı anlatılıyor. Bu öykü, Nedret’in okul arkadaşları Naci ve Nida Tüfekçi’nin akrabası Aysel Sezer tarafından anlatılmış.
Hastane önünde incir ağacı, anam ağacı
Doktor bulamadı bana ilacı, anam ilacı
Baştabip geliyor hepsinden acı, annem vay acı!”Garip kaldım yüreğime dert oldu, annem dert oldu
Ellerin vatanı bana oldu, annem dert oldu.
1947 yılı… Pazarören kışı da kış… Soğuk, iliklerine işliyor insanın. Hele yoksulsa insan yatağa düşer. Nedret de yoksul bir öğrenci… Soğuktan hastalanıp okulun ahşap-toprak karışımı revirine kaldırılır. Revirde yatarken yangın çıkar. Nedret hâlsiz, Nedret’in dermanı yok kalkamaya. Nedret Belangaz… Arkadaşlarının ve öğretmenlerinin yardımıyla kurtarılır ama vücudunda ağır yanıklar vardır. O kış kıyamette küreklerin yardımıyla yol açılır Kayseri’de bir hastaneye zar zor yetiştirilir.
Doktorlar derdine çare bulamamıştır Nedret’in. Hele başhekimi, hiçbir şey demez, umut vermez. Bu da canını daha çok yakar genç öğretmen adayının.
Kimsesiz kalmak zor! Hastayken hele… Yoksulsan hele…
Nedret daha bala! Annesini arar gözleri. Annesi olsaydı Nedret hastanede böyle ıssız kalmazdı. Annesi yıkmaz mıydı ağıdıyla hastaneyi? Dizlerine vurmaz mıydı? Annelerin ağlaması ağır… Annelerin ağlaması yaman… Herkes bir, anne bin sever.
Burası memleketi değil, gözünde memleket, yüreğinde ıssız bir yalnızlık Nedret’in… Bala, anne ister.
Mezarımı kazın, bayıra, düze
Yönünü çevirin sıladan yüze
Benden selam söyleyin sevdiğimize.
Nedret, öleceğini anlamıştır. “Gurbet elde kaldım diye ağlasın, annem ağlasın.” der. Anne olmak zor! Nedret’in annesi olmak daha zor!
Daha gencecik Nedret… Daha öğretmen olacak. Ayrık otları gibi soğuğa, sıcağa inat yeşil kalıp Anadolu’nun bozkırlarında, dağlarında köylere umut ekecektir bir elinde kitap, bir elinde sevdayla. Işıklar da yanar mı? Yanar.
Güneş, çok erken battı. Anne mi ne durumda?
“Dumansız ateşlere attın da gittin.” (Bir ağıttan)
Be the first to comment