Vasiyet

Vasiyetname

Vasiyet, zenginleri ilgilendiren bir konudur, yoksulların vasiyeti olmaz. Olsa bile kimse ne yazmış diye merak etmez, açıp okumaz, müteveffayla birlikte toprağa gömülür o vasiyet. Ama eğer ölen kişi zenginse vasiyet merakla beklenir, herkes acaba ne yazmış diye dikkat kesilir.

Vasiyet, edebi bir tona sahip olsa da nihayetinde mali bir belgedir. Zaten yakınları ilgilendiren kısım da vasiyetin bu yönüdür. Kimse özlü sözlere, eski anılara ilgi göstermez, Göztepe’deki apartmanı bekler herkes.

Bir bilanço gibi düşünürsek, vasiyet kişinin aktif tarafıyla yani varlıklarıyla ilgilidir: Alacaklar, maddi varlıklar gibi kalemleri akrabalar arasında üleştirir, pasif tarafla ilgili herhangi bir bilgi içermez. Binalarla arsalar şu kişiye, alacaklarla otomobiller bu kişiye gibi bilançonun aktif tarafını paylaştırır. Vasiyette tahsili mümkün olmayan alacakların bile bir sahibi olur ama kısa vadeli borçlarla ilgili bir ifade yer almaz. Alsa bile onu kimse sahiplenmez. Köyün beş kilometre ötesindeki yüz metrekarelik yonca tarlası bile kapış kapış giderken bir ay sonra ödenecek banka kredisine kimse sahip çıkmaz. Beslemeler gibi bir kenarda kalır borçlar.

Vasiyetler genel olarak mirasçıları memnun etmez, içerik olarak yetersiz bulunur. Vasiyet okunduğu zaman herkes başkalarına daha çok gitmiş duygusuna kapılır, kendine bırakılanı az bulur. Bu nedenle vasiyet açıldıktan kısa bir süre sonra bütün aile birbirine girer, “o senindi, bu benimdi” şeklinde bir çatışma başlar. Gelin, görümce de dahil olmak üzere herkes kavgaya tutuşur ve bu kavga genellikle uzlaşımsal yöntemlerle sonuçlanmaz. İş mahkemeye intikal eder. Mahkemede eski defterler açılır, bin türlü dolap döner. Aile, aile olmaktan çıkar, çakal sürüsüne döner.

Ben gömlek askısı yüzünden altı yıldır birbiriyle konuşmayan akrabalar biliyorum. Yani gömlek askısı da öyle altından falan değil, anısı olacak hiçbir yanı yok, hani “Babam gömleğini asardı” desen öyle insanı cezbedecek müthiş bir hikâyesi de yok.

Genellikle gerginliklerin patladığı noktalar küçük eşyalar veya hiçbir işe yaramayan kişisel araç gereçler olur. Hanlar, hamamlar konuşulurken bir arıza çıkmaz ama böyle gömlek askısı, zigon sehpa, tencere tutacağı gibi zımbırtılardan çıkar büyük kavgalar. Dışarıdan bakan insanlar da der ki “Yahu her şey halloldu, bir bu kaldıydı.” Aslında hiçbir şey hallolmamıştır. Mal paylaşımlarındaki gerginliklerin patlak verdiği gömlek askısı, zigon sehpa gibi zayıf halkalar, buzdağının üstünde kalanlardır. Buzdağının altında kalan kısmında ise binalar, arsalar, apartmanlar vardır. Gerginliğin asıl nedeni bunlardır ancak insanlar büyük parçalarda gözleri varmış gibi görünmemek için bu türden ufak araç gereçlerin arkasına mevzilenirler.

Vasiyet yazarken yapılan en büyük hatalardan birisi vasiyetle para bırakabileceğini düşünmektir. Vasiyetinizde detaylı olarak açıklayarak geride kalanlara her şeyinizi bırakabilirsiniz ama paranızı bırakamazsınız. Çünkü kalbiniz teklemeye başladığı an yakınlarınız hesapları boşaltmak üzere harekete geçer. Vasiyet açılana kadar hesaplarda tek kuruş kalmaz. Eğer üstün bir doktor çabasıyla yarım saat içinde hayata geri döndürülürseniz kalan hayatınızı çulsuz geçirirsiniz. Ölüm döşeğindeyken, bütün banka hesaplarınız boşalmıştır. Hesaba erişimi olan yakınlarınız bütün parayı kendi hesaplarına aktarıp çoktan aralarından üleşmişlerdir. Siz veya diğer mirasçılar dava açsa bile, erken davranıp paraları cukkalayan taraf her zaman bu işten kazançlı çıkar.

Vasiyetin en önemli bölümü maddi varlıkların dağıtıldığı bölümdür, ondan sonraki hiçbir bölüm orası kadar ilgi çekmez. Edebi olarak vasiyetlerin en dikkat çekici kısmı olmasına karşın bunlar ne dikkatle okunur ne de uygulanır. Genellikle sonda yer alan bu bölüm, dilekler manzumesi şeklinde yazılır ve mirasçılar tarafından hoş bir tebessümle takip edilir. Ama katiyen uygulanmaz. Vasiyetin bu bölümlerinde müteveffa genellikle gereksiz konulara girer. Mesela “beni falanca yere gömsünler” veya “beni yaksınlar” gibi. Sen zaten gitmişsin, artık ruhlar alemindesin yani daha bu dünya işleriyle uğraşmanın bir anlamı var mı? Bunlar öyle kolay işler de değildir, ölmüş de olsa öyle bir insanı üstüne benzin döküp yakamazsın. Beni oraya gömsünler, arkamdan şöyle desinler, tepemde bu olsun, altımda şu olsun… Bir dolu mümkün olmayan istek yazılır, çizilir. Yahu sen öbür taraftasın, bırak bu taraftaki manzaranın sefasını da başkaları sürsün artık.

Ölümü yıkasınlar, ölümü yaksınlar tamam ama bakın ben şunu bile duydum: “Ölümü s…sinler”. Allaha şükürler olsun tanıdığım birisi değil ama yani nasıl bir hırs, nasıl bir doymamışlıktır bu. Birine mesaj mı veriliyor, posta mı atılıyor anlamak mümkün değil. Ölmüş gitmişsin, boş ver artık bu işleri. Uygulanabilir bir istek de değil zaten. Hadi memlekette sapık çok, bulduk diyelim birisini, bürokratik olarak da mümkün değil, devletten izin falan alamazsın bunun için. Hadi rüşvetle, torpille onu da hallettik diyelim, ne olacak bunu yapınca? Ne geçecek elimize? Yani milletin akrabası ölmüş yakınına dua için hoca ararken senin yakınların bu işlerin peşinde mi koşacak? Amaç onlara son bir eziyet çektirmek mi? Ayrıca bu eylemin üçüncü kişilere mesajı ne olacak, yani “mezarınızda da rahat yok” gibi bir şey mi ya da “hayat boyu vergisiyle bilmem nesiyle yaptığınız yetmedi, bir de ölümü yapın” gibi bir siyasi mesaj ya da protest bir tavır mı acaba, onu da anlayabilmiş değilim.

Ben birilerine kızıp da vasiyet yazmayı düşünen kişilere son söz olarak şunu söylemek istiyorum: Hayatın boyunca erişemediğin olgunluğa bari mezarda eriş, bırak bu dünya işlerini artık. Nedir bu vasiyette bile bir trip atma, son bir mesaj verme gayreti.

Burak Kaya hakkında 131 makale
Müzisyen, yazar.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.