İp Attım Ucu Kaldı

Bozlağın son ustasıydı Seyit Çevik. Bozlağın kutbu Hacı Taşan’ın yeğeni… Bozlağın kıblesinden, Keskin’den… Anadolu Abdallarından… Öldüğünde (2020) yerel gazeteler dışında kimsenin haberi bile olmamış.

Konuşmalarından ne kadar saf, ne kadar tertemiz olduğunu anlayabiliyor insan. Onunla mülakat yapan kadir kıymet bilmeyen muhabire, “Abdal ağzın bırakmam.” diyordu.

Öyle de yoksul ki… Kemanı, ona Hacı Taşan alıyor, Neşet Ertaş elinden tutuyor. Büyük ustaların ortak özelliğidir çırağını usta yapmak.

Günümüzde birçok kişi, ustanın türküsünü okuyor ama adını bile anmıyor. O da çıkıp ”İp Attım Ucu Kaldı.” benimdir, demiyor. Telif hakkı bile almıyor.

Postmodernizmle azgınlaşan yozlaşma, türküye de işlemiş. “Ankara’nın Bağları” adıyla da anılmaya başladı çünkü. Türkünün bentlerinin arasına, oturak âleminin sarhoş ve alkol ağzı, yozluğun ağzı da eklenmiş. Türkü, oyun havasına dönüştürülmüş.

Oysa bu türkü bir sessiz ağıt! Elinden sevdiği alına gencin çocuksu ağıdı. Bir kara buluttur dolanır. Çin bedduası mı tuttu, nedir? Tuhaf zamanlarda yaşıyoruz!

Türkü mani nazım şeklinde 7’li heceyle yazılmış. Dörtlüklerin ilk iki dizeleri doldurma, anlamın aranmadığı dizeler…

“İp attım ucu kaldı
Darahta gücü kaldı
Ben sevdim eller aldı da
Yürekte acı kaldı.”

Dokuma tezgâhı terimlerinin olduğu ilk dize türküye geçiş, hazırlık bölümü.

“Ben sevdim eller aldı da
Yürekte acı kaldı.”

Asıl bölüm, anlatılmak istenen bu son iki dize işte. Dert de burada. Zıkkım gelip bu dizelere çöreklenmiş. Fukara sevemez, fukara âşık olmaz, dahası fukaraya kız verilmez, demenin meşrulaştırıldığı çirkin bir gerçek okunuyor bu iki dizede. E, fukaranın yüzü soğuk olur, onun hastası, gönlü sorulmaz.

Âşık sever ama başkası alır sevdiğini! Duyar da ince belleri kırılır. Acı bakidir artık. İsyansız bir sitem! Özüne…

“Aldın yâri elimden
Boynumu büke koydun.”

İlenme yok, isyan yok. Öğrenilmiş çaresizlikle bir boyun eğme var. Sevmek zıkkım olmuş âşığa.

Bu türkü, düğünlerde oyun havasıdır artık. Bu türkü, göbek atan koca koca adamların utancıdır “Ankara’ın Bağları”na dönüştürülmüş biçimiyle:

“Ankara’nın bağları da
Büklüm büklüm yolları
Ne zaman sarhoş oldun da
Kaldıramıyon kolları.”

Bu dörtlüğü ekleyen kişi, cahilliğinden olsa gerek 7’li ilk iki dizeye, 8’li son iki dize eklemiş. Eklenmez. 8’li dizelerle yazılan mani yok mu? Var. Ama her dizesi 8’lidir.

İnsan, birinin acısı üzerinden mutlu olmamalı. Bu, benlik saygısı olmayan, değerlerini yitirmiş insanlara has “schadenfreude” bir durum! Bir insanın acısı, ağıdı üzerinden göbek atılmaz.

“İp Attım Ucu Kaldı” “yürekte bukağı”, “Ankara’nın Bağları” yürekte yılan kabuğu…

Tolstoy der ki: “Acı duyabiliyorsan canlısın. Başkalarının acısını duyuyorsan insansın.”

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.