Sözler Karacaoğlan’a ait. Kim besteledi bilinmiyor.
Âşık edebiyatının büyük ozanıdır Karacaoğlan. Doğayla içli dışlıdır ve doğa onun duygularına kaynaklık eder. Sanırsınız Karacaoğlan’ın duygularını turnalar, sanırsınız yeşilbaşlı gövel ördekler, Çukurova, dağlar, çeşmeler fısıldar. Sevgiliyi doğadaki varlıklarla betimler. Doğa; koşmalarına, semailerine, varsağılarına kaynaklık eder bu nomadik ozanın.
Halk şiirindeki güzel kavramına erotizmi de getiren çapkındır Karacaoğlan.
Don Juan Batılı bir karakterdir ve değişik yazarlar tarafında defalarca işlenmiştir. Batı Karacaoğlan’ı tanısaydı eminim arkasında kırık kalpler bırakarak giden bu çapkını mutlaka eserlerinde işlerdi. Don Juan kurgusal, Karacaoğlan gerçek üstelik.
“Gurbette Ömrüm Geçecek” bir sitemin, başa gelecek korkunun türküsü…
Eskiden kaçınılmaz olandı gurbet. Korkulan, bilinmeyen… İnsanın başına her iş gelebilir orada. Gammazı, haini, kemi, arsızı çok…
Gurbet el kapısı… Gurbet yok yoksulluk… Bir tas su verenin olmadığı yer… “Yaran nasıl?” diyenin olmadığı… Ayrılığın, özlemin diğer adı…
Daha çok erkekler gider gurbete ve kadın ağzıyla yakılır gurbet türküleri. Karacaoğlan, göbeğini kendi keser. Kendi ağzıyla yakar sonradan türkü olacak bu semaiyi.
Çıktığı gurbetin yaşam zorluklarını bir bir sıralar. Eskiden gurbet, bir çeşit ölümdü. Gurbete çıkacak erkeğin evi, cenaze evinden faksız olurdu. Farksız olurdu çünkü bilinmezliklerin diyarıdır orası.
İnsan, bilmediği şeyden korkar; anlam veremediğinden ürker.
“Gurbette ömrüm geçecek/ Bir daracık yerim de yok.”
Gurbet garibanlık… Endüstrileşmeyle, modernleşmeyle gelen yabancılaşmanın ilk adımı… Orada sevilenden ayrı düşmenin acısı, yaşamın zorluğu da ayrı dert… Karacaoğlan da koca gurbette, daracık bir yerinin olmamasından yakınır. Avuç içi kadar yeri bile yok.
Yoksul, soğuk yılana benzer. Sığamaz bir yere.
“Gönlüm düştü bir güzele/ Sarf edecek malım da yok.”
Gülümsemek de üzülmek de aşkın gücüyle… Karacaoğlan bu! Sevmelere doyamaz ki… O her şeyden önce “güzeli” çok sever. Sever de onlara sarf edecek malı yoktur. Beş parasızdır gurbette. Parasızlık, yoksulluk, gurbeti daha çekilmez kılar. Güzel seveceksin ama ona bir şeyler sarf etmeyeceksin. Dut kurusu ile yâr sevilmeyeceğini bilir Karacaoğlan. Dert bu…
Gurbet farklı coğrafya… İnsan soyunup derviş olmaya karar verse de bu olmayacaktır. Derviş gibi giyinmenin de bir adabı vardır çünkü. Ne bir hırka ne bir şal… Yine parasızlık, yine yoksulluk!
Hasta düşmeye gör gurbette. Ne su veren olur ne de ilaç. Karacaoğlan da bundan yakınır:
“Hastalandım ilaç hani?/ Bir acısız ölüm de yok.”
Türkü de “aman” nakaratı başlıyor her sitemden sonra. İşte asıl söz, asıl kırgınlık bu “aman”larda yatıyor. Kazsa, deşse insan, anlatılanlardan daha çok şey bulur bu “aman aman” larda.
Karacaoğlan yakınır da Yunus Emre yakınmaz mı yoksulun durumundan?
“Bir garip ölmüş diyeler/ Üç gün sonra duyalar.”
Öldükten üç gün sonra haberdar olunan yoksulun durumu!
“Zenginin orospusu, yoksulun hastası sorulmaz.” (Halk söylemi)
Türkü yorumlamak son cümlede belirtilen o örneği vermeyi kabul etmek ve tarafınızca yayımlamak olmamalı…
Hiç hoş olmamakla beraber çok basit bir söylemin yazıya dökümü…
Türkülerin ve halka ait sözlerin en güzel yanı gerçekliği olduğu gibi yüzümüze çarpması. Onları sansür etmek ya da hiç söylenmemişler gibi yanlarından geçmemek de bir tercih olabilir. Bizim tercihimiz bu şekilde.
Türkünün bir halk deyişi ile anlatılmasında ne mahzur var.
Hem de tam ortasından anlatmış.
Özgürlüğün ve özgünlüğün en büyük düşmanı oto sansürdür.
Çok güzel bir türkü yorumu olmuş Numan Bey.Kutlarım sizi.Halk türkülerinin farklı, farklı öyküleri yorumları olabilir. Hatta, aynı türkünün farklı yörelerce sahiplenildiği bile olur. Karacaoğlan, gurbet duygusunu ne güzel anlatmış, siz de ne güzel yorumlamışsınız. “Gurbet” teması bir çok ozan tarafından işlenmiştir şiirlerde. Yazınızı okurken aklıma Yunus Emre’nin “Bir garip ölmüş diyeler, Üç gün sonra duyalar.” dizleri aklıma gelmişti. Gördüm ki yazının sonunda siz ona da yer vermişsiniz.İçtenlikle kutlarım sizi.
Yorum çok güzel bir söylemle bitmiş. Halk söyleminin gerçeği beni çok sarstı.