Hata da öğretir. Hem de erdem kadar çok şey öğretir. Çünkü hatalardan öğrenilenler insan çok şey verir. Çünkü akıllı insan öğrenir. Bu anlamda hataya bakarak yol almak, zenginleşmektir. Hata yapmaktan korkmak; akmayı, geleceğe bakmayı bilmemektir. Hata zenginliktir; bilimin zenginliğidir ama aptalınsa tekrarıdır. Bilim adamı, hatanın ardından yeni bir şey dener, aptalsa aynı hatada ısrar eder durur. Aptal farkına varmaz.
Bilimsellik, bilim dışılıktaki hataları görerek kendini var eder çoğunlukla. Bilim dışı olan, bakıp dururken bilimsel olan hatalar yaparak ama o hataları değerlendirerek bekasını oluşturur. Bilim, vardığı noktada heybesindekileri gerçekleştirmek için gerekirse yine hata yapar ama yine yürür. Gerçeklik, gökten zembille inmez. Doğru, hata yaparak kendini bulur. Bu nedenle hiçbir doğru, mucizelerle oluşmaz. O bilir ki mucizeler peygamberlere hastır. Aptal mucize bekler.
Doğru, yanlışa bakar ama ders almayı da bilir. Doğruyu, doğru kılan da budur. Kuşkulanarak hatayı fark eder, kuşkulanarak kendini var eder. Hata yapmaktan daha kötü olan, onu görmemek ya da ondan ders almamaktır. Tam da aptala yakışan bir durum… Çünkü aptal, hata yapar ama ders almaz. Aptalı, aptal yapan da bu yanıdır işte: Görememek, ders alamamak… Hatanın en büyüğü, hatalı olduğunu bilip de onu düzeltmenin çaresine başvurmamaktır, diyen Konfüçyus kaç bin yıl önceden seslenmiş bu gerçeği! Aptalsa kaç bin yıldır görmeden, ders almadan bakar durur. Sadece bakar.
Aristo’nun fikirleri yüzyıllarca hatasız olarak görüldü. Kesin doğru olandı Aristo. İşte bu hataydı. Doğru lağvedilmiş halde yüzlerce yıl, hatanın görülmesi için bekledi durdu. Aptal da yüzlerce yıl görmedi bunu. Karanlık aptala, aptal karanlığa baktı. Tecrübe, hataların bileşkesiyse aptal ders almayandır bu durumda. Bir hatayı iki kez tekrar etmeyen, en mükemmel insandır, der Albert Einstein. Aynı hatayı tekrar edense aptaldır ancak. Hata, doğruyu öğretmiyorsa aynı hatayı, aptallar yapar çünkü. Doğru, Aristo’nun hatasını görerek kendini var ederken aptal, aynı hatayı iki kez yaparak aptallığını tesciller.
Pozitif bilimler, kuşkuların ve bu kuşkuların gördüğü hataların ürünüdür oysa. Hiçbir doğru, altın tepside sunulmamıştır. Nice hatalar, alınan nice dersler sonucunda oluşmuştur hep. Bu durumda geleceğin doğrusu da şimdinin hatası üzerinde kurulmuş olabilir. Ta ki hata fark edilene dek… Gören bilir, ders alan aşar. ‘’Hata yapmayan, hiçbir şey keşfedemez. ‘’ der Samuel Smiles. Aptal keşfedemez.
Pantha rei, diyen Herakleitos akışı nasıl da güzel anlatır! Şimdi bu akıp giden hayata insan, yenilikler getirmek için elbette hata yapacaktır. Asıl hata, doğruyu bulmak için yanlış yapmaktan korkma endişesinde yatar. Her korku da doğrunun önüne çekilen engeldir. Başlangıç tanrısallıksa cennete ilk adımı da hata yaparak doğruyu bulanlar atacaktır. Bu bağlamda doğru, yanlışın çocuğudur demek, yanlış değildir. Hiç değildir. Her şey akıp giderken yanlış yapmamak yaşamın diyalektiğine ters… Aptal “Pantha rei” nedir bilmez.
Yanlış yapmam, diyen birinden kuşku duymak gerekir. Bu söylem, hiçbir haksızlığa tepki vermeyen birinin “Vicdanım tertemiz” demesi kadar habennekacadır. Yanlış yapmayan ya iş yapmıyordur ya da aptal korkaktır. Kim demişti anımsamıyorum “Çocuklara kanat verin ama uçmayı onlara bırakın.” Tam da böyleydi cümle. O kanat, çocukta hataya dönüşe de doğruya evrilir. Hata keşiftir belki de.
Bir gencin hata yapmasını önlersen, onun kararlarını da kendi kendine vermesini önlemiş olursun, diyen John Erksin haklı değil mi şimdi?
“Hatasız kul olmaz, hatamla sev beni.” diyor bir şarkı. Hataları yok etme, doğruyu bulma çabası olmaksızın nasıl da bir kabulleniş, nasıl da bir yorgunluk, nasıl da bir biat etme kokuyor bu dize. Değişim yerine, ağır bir yenilgi, utanılası bir acizlik… Bir şarkı, “Hatalarımla sev beni” diyorsa o şarkının adabına uyan bir söylem de hata olmamalı: Buyur buradan yak!
Yaşamın bir yüzü hata, diğer yüzü doğrudur. Yaşamsa ne yazı ne turadır. Bu nedenle de yazı-tura atılarak yaşam sürdürülmez. Daha da ilginç olanı, yaşam zar atılarak sürdürülmez. Her ikisi de yaşamdır, yaşamın yüzüdür, gerçeğidir. Yeter ki aptalın yaptığı yapılmasın. Aptal hatayı, akıllıysa ondan ders almayı sever. Hata yapmamak için hiçbir şey yapmamak da aptalın tasarrufudur. Hata öğrenmektir oysa. B.Shaw der ki “Hiçbir şey yapmadan yaşanan bir ömür yerine hata yaparak yaşanacak bir ömür daha faydalı ve daha şereflidir.”
999 hata, bir ampul eder. 999 aptal bir doğru etmez!
Amma velakin… Ha söyle de söyle!
Bilmek_X_İnanmak
Kuşkulanmamak demek her şeyden önce insanlıktan ya sakıt olmuş demektir kişi ya da kendisi istifa neyim etmiştir çoktan. İnanmak yerine daha doğru, daha keskin (hassas), bilimsel yöntemle somut deney/somut gerçekle uyumlu daha yetkin bir bilgiye ulaşıncaya dek ilgili nesne/olgu/maddi yasallık hakkındaki hakikatin bilgisi olarak kabul etmektir yani bilmektir tercihim. Yeni bilgi de aynı sürece sokulur.
“Hiç hata yapmamış olan büyük bir tehlike ile karşı karşıyadır.” Elbette hatalar, yanlışlar yapılabilir ancak bütün yanlışları da deneyerek öğrenmek, yanlışların en büyüğüdür. Sobanın sıcak olduğunu anlamak için elimizi yakmamız gerekmez. Başka insanların deneyimlerinden de yararlanarak aynı hatalara düşmemeyi öğrenmiş oluruz. Selamlar, sevgili Numan.