Macron Efendi, 2020’de Fransa’da başlayacak olan “Afrika Kültür Mevsimi” kapsamındaki etkinlikler için Afrika turuna çıkar. Nijerya’daki Afrika Birliği Zirvesi’ne katıldıktan sonra, soluğu Lagos’ta alır. Yeni Afrika Tapınağı’nda eline geçirdiği vurmalı bir çalgıyla tüm maharetini sergiler.
– “Yirmili yaşlarda Fransa’nın Nijerya Büyükelçiliğinde de altı ay stajyerlik yaptım ve şu an Nijerya’da olmaktan mutluyum”, der Macron Efendi.
Bunu der demez büyük alkış alır.
– “O zamanlar, genç yaşta neler yaşadınız?” diye soran gazetecilere:
– “Tapınak’ta yaşananlar tapınakta kalır” diye yanıt verince bu kez hem alkış hem kahkaha tufanı kopar.
E, konuşan beyaz efendi olunca tufanın kopması doğal. Hem üstelik beyaz efendi, ayaklarına dek gelmiş, yanaklarından bir sevimlilik fiskesi de almıştır. Başı okşanan yoksul çocuklar gibi Afrika da sevinçten deliye döner. Şu beyaz efendi de ne yüce gönüllüymüş(!) Üstelik tapınakta yaşadıklarını da üstü kapalı muziplikle anlatarak herkesi kendine hayran bırakır.
Sonra o Macron Efendi, Nijerya’nın üç eyaletinde 475 milyon dolarlık yatırım anlaşması yaparak Fransa’ya dönmüş. Sen sağ ben selamet… Bir darbuka ve bir espri için bayağı yüklü anlaşma… Macron ve diğer beyaz efendilerin gönül almakta üstelerine yok doğrusu. Ne de olsa gözleri, gönülleri tok insanlar…
Yok artık!
“Bir insanın tek başına mutlu olması, utanılacak bir şeydir.”
Değil mi Camus?
Kolonyalizm; Asya, Afrika ve okyanus ülkelerinden sadece görünürde elini ayağını çekmiştir. Gerçekten de o eski sömürgelerde, yerleşik bir emperyalizm yoktur. Oysa bu coğrafyalar, sadece ama sadece biçim olarak sömürgecilikten kurtulmuştur. Çünkü beyaz efendi, kolonyalist ideolojisinden asla ve kata vazgeçmeyecektir.
Çıkarından vazgeçmek, kolonyalizmin özüne terstir. O, karnı acıkınca bir canavar gibi uyuduğu mağaradan çıkacak, yeniden kan emecektir. Bekası, sömürü ve kan üzerine kurulan emperyalizm; yaşamak için, global kandırmaca ile insanlık dışı her tür çirkinliği yapacaktır. Koşullara ayak uydurmayı, bukalemunlaşmayı onun kadar iyi bilen ikinci bir güç yoktur. Her kolonyalist, gerektiğinde bir yılan gibi deri değiştirmek zorundadır. O, yüzü dost ama kalbi hep hain olandır. Böyledir Batı. Ad ve biçim değiştirir ama her şey eski tas, eski hamam… Başka bir şey değil. Hiç hem de.
Gerçekten de Doğu, artık eskisi gibi bir koloni değildir. Batı, kendi topraklarına çekilmesine çekilmiştir ama fikri de zikri de eski rüyasındadır. Bu nedenle Doğu, emperyal güçlerin hep ilgi odağı olacak ve hep koloni olarak görülecektir. Beyaz Efendi, oryantalist bakış açısıyla bu coğrafyalardaki gerçekleri kendi çıkarları doğrultusunda değiştirip masumiyeti de insanlığı da yeryüzünden silecek, tüketimi meşrulaştıracaktır.
Ama bu kolonyalist coğrafyalardaki her gelişme yine kolonyalist efendinin istediği biçimde olur. Bunu da yaratılan yerli işbirlikçilerle gerçekleştirir. Her yerli işbirlikçi, beyaz efendinin dev ahtapot kollarından biridir. Şimdi eski sömürgelerde durum daha da korkunçtur. Durum, eski tas, eski hamam bile değildir artık.
Şimdi etnik, siyasi, mezhebi kimliklere eklenen intikam duygusu ile Afrika, Afrika’yı yağmalıyor. Afrika, Afrika’yı kesip biçiyor. Afrika, Afrika’yı öldürüyor.
Bu duruma en çok üzülen de Beyaz Efendi’dir(!)
Timsah gözyaşı dedikleri bu olsa gerek. Bukalemun olmak bu olsa gerek. Yılan olmak bu olsa gerek.
Pes!
Etnik, siyasi, mezhebi kimliklerle Afrika ağlarken Macron Efendi, çıkagelir bir gün. Artık, Beyaz Efendi, salyaları akan çirkin biri değildir. Üstelik eski kolonisine şirinlikler de yapmaktadır. Dönem küreselleşme dönemidir. Macron Efendi, herkese bir Züleyha gülümsemesi fırlatır. Şimdi sevgili dostlarına darbuka da çalabilir, göbek de atabilir. Afrika, Afrika olalı böyle şirin, böyle alçakgönüllü bir efendi görmemiştir. Amma velakin tapınakta yaşananlar, tapınakta kalmalıdır. Şu Macron Efendi de ne muzip biri!
Ört ki ölem!
Dilenciler, el açtıkça efendiler, daha çok kazanır.
Değil mi Edward Sait?
Oryantalizm etiketi ve kolonyalizmin hinliği… Çok güzel anltılmış.