Kendine güvenmek, kendini beğenmek anlamına gelse de, aslında sevilmeyen kendini beğenmişlik, insanın kendisini karşısındakilerden üstün gören yaklaşımdır. Ya da karşısındakileri aşağıda gören yaklaşım da denebilir. Kendini başkalarıyla karşılaştırmadan beğenen, en azından belli yönleriyle beğenen kişi, çevresindekileri de beğendiği sürece sorun yoktur. Fakat çevresini küçük gören, kompleksli bir yaklaşım içine giren kişi ruhsal açıdan sorunludur. Alçak gönüllü olmak, kendini beğenmek ama bunu yaparken başkalarıyla karşılaştırmaya girmemek olarak yorumlanmalıdır.
Kendini beğenmek, insanın kontrol edebileceği bir duygu değildir. Başarısız bir kişi, kendini beğenemez. Çevredeki insanların düşünceleri, ne kadar belli edilmiyor gibi görünse bile, hissedilir. Çevresindekiler, birisinin başarısız olduğuna karar vermişlerse, o kişinin de aynı düşünceyi paylaşması engellenemez. Bu açıdan bakınca insanların kendini beğenmesi başkalarının kontrolündedir. Oysa bu değer yargısı çoğu zaman gerçeği yansıtmayabilir. Zoru başarmaya çalışan birisi, çok yetenekli olmasına rağmen başarısız olabilir. Aynı şekilde kolayı başarmaya çalışan yeteneksiz birisi başarılı olabilir. Her insan belli konularda çok başarılıyken, başka konularda başarısızdır genelde. Bu tip kişiler, hayatlarının belli döneminde başarısızken, uğraşı alanları değişince başarılı olabilirler.
Başarının ölçütü de değişkendir. İşinde çok başarılı olan birisi, iş konusu maddi açıdan bol kazanca uygun değilse, iş ortamında çok beğenilirken, aile ya da arkadaş çevresinde başarısız bulunuyor olabilir. Dolayısıyla, başarı değerlendirmesi, aynı zamanda içinde yaşanan çevreyle de ilgilidir. Kendine güvenini kaybetmiş birisi, farklı bir toplulukta, kaybettiği güveni tekrar kazanabilir. Tabii bunun tam tersi de olasıdır. Bu açıdan bakınca da, insan çevresinin düşüncelerini etkileyerek, ve çevresini değiştirerek kendisini beğenebilmesini sağlayabilir.
Başarılı olabilmek için öncelikle insanın kendine güveniyor olması gereklidir. Bir işi başarabileceğine inanmayan birisinin bu işi başarması çok zordur. Kendine güveni olmayan birisi, kolay kolay herhangi bir işe başlamaya bile cesaret edemeyecektir. Basit, herkesin yaptığı türden işlerle uğraşmayı tercih edecektir. Önemli kararları vermekten korkacaktır, çünkü doğru kararı verebileceğine inanmayacaktır. Kendi yaşantısıyla ilgili kararları bile başkasının vermesi işine gelecektir. Bu sayede, sonuçta başarısız olunması durumunda sorumluluğu başkasına yüklemiş olacaktır.
Kendini beğenmeyen kişi, kendinde duyduğu eksiklik nedeniyle, çevrenin değer yargılarına, gerekenden fazla önem verecektir. Çevrenin değer yargılarıyla yaşayacak, beğenilmeyecek bir şey yapmaktan korkacaktır. Kendi doğrularını belirlemeyi başaramayacak, başkalarının kurallarını uygulayacaktır. Kendi başına hareket etmekten korkacak, bunun sorumluluğundan kaçacaktır. Yönetilme ve yönlendirilme ihtiyacı içinde olacaktır. Takım, grup ya da organizasyonlar içinde bulunmak isteyecektir. Bu sayede tek başına ulaşamadığı başarıya ulaşma şansını yakalayacak, başarısız olsa bile bunun sorumluluğunu başkaları ile paylaşacaktır.
İnsanların kendilerini beğenmeye ihtiyaçları olduğunu ve bunun olabilmesi için öncelikle çevredeki insanlar tarafında beğenilmeye ihtiyaçları olduğunu söyleyebiliriz. İnsanların çok büyük bir bölümünde bu zaaf vardır. Doğru olduğunu düşündükleri şeyi, çevreden çekindikleri için yapamazlar, ya da yanlış olduğunu bildikleri bir şeyi, gene çevrenin düşüncesine uyarak yaparlar. Toplumda yönetenlerin kullanabilecekleri önemli bir kozdur bu. Değer yargılarını, çıkarlarınıza göre oturttuktan sonra, toplumda herkes birbirinin bekçisi olur. Bu değer yargılarının dışına kimse kolay kolay çıkamaz. Hatta, bu değer yargısını, yönetenler de bir daha yok edemezler. Toplum, kuralı koyanlardan daha çok sahiplenir bu kuralları.
Belli topluluklarda, insanların aşağılanması, hırpalanması, eziyet edilmesi kasıtlı ve bilinçli olarak yapılır. Amaç bu insanların kendilerine olan güvenlerini kaybettirmektir. Bu hareketin başarıya ulaşabilmesi için, bu kişinin diğer çevresinden soyutlanmış olması gerekir. Normal şartlarda, bir kişinin ya da grubun, aşırı yergisi, güven kaybına neden olmayacağı gibi, aşırı övgüsü de güven kazanmaya yetmez. Ama çevresinden soyutlanmış bir kişi için, ilişki içinde olabildiği herkes, bu kişiyi küçük ve aşağı görüyorsa, ya da böyle gördüğünü hissettiriyorsa, ister istemez bu kişi kendine güvenini kaybedecektir. Kendini değersiz görmeye başlayacaktır. Kendine güvenen kişi, büyük bir cesaretle her işe atılırken, en zor işleri bile başarırken, kendine güvenini kaybetmiş kişi, hiçbir işe başlamaya cesaret edemeyecek, daha başlamadan kaybedecektir. Güvensiz insanları yönetenlerin, kendine güvenen insanlar olduğu düşünülürse, bu kişi artık kimseyi etrafına toplayamayacaktır. Bu kişiye güven kaybettirmekteki amaç da budur zaten.
Beyin gücüyle ilerlemeye çalışan toplumlarda, kendine güveni olmayan insanlara pek ihtiyaç olmazken, fizik gücüyle yol alabileceğini düşünen toplumlarda, kendine güvenen insanlara ihtiyaç yoktur. Bu çelişki, belli bir yaşa kadar kendini başarılı sayan insanları yer bitirir.
Dışarıya kapalı olan topluluklarda, aslında yeteneksiz olan birisinin, kedine aşırı güvenmesini sağlamak da olasıdır. Bu kişi, birçok şeyi kendisinin başardığını zanneder. Kendisini çok önemli görür. Oysa başkalarının verdiği kararların uygulayıcısı durumundadır. Maşadan başka bir şey değildir ve zamanı geldiğinde bir kenara atılacaktır. Burada amaç, hayati tehlike içermesi gibi nedenlerle, normal insanlara yaptırılamayacak olan işlerin birileri tarafından yapılmasını sağlamaktır. Bu kişiler, kendilerine o kadar çok güvenirler ki, işleri bitip de kenara atıldıklarında, önce her şeyi düzeltebileceklerini, gücün hala kendilerinde olduğunu zannederler.
Kendini beğenmeyen ve buna ihtiyaç duymayan, buna rağmen kendine güvenen kişiler de vardır. Kendini beğenmemek, üstün özelliklerinin yanında eksiklerini de görebilmekten kaynaklanır. Bu kişiler, çevrenin değer yargılarına tamamen duyarsız olmasalar bile, kendilerini ve çevrelerindeki insanları tartabilecek yetenektedirler. Geldikleri noktada, başkaları, bu kişilerin kendilerini daha fazla ya da daha az beğenmelerini sağlayamazlar. Eksik taraflarının bilincindedirler ve bu yönlerini düzeltmeye çalışırlar. Alçak gönüllüdürler çünkü, üstünlüklerinden çok eksiklikleriyle uğraşmaktadırlar. Eksik oldukları konularda kendilerine güvenmezler. Başarılı oldukları konularda kendilerine güvenirler. Bunu başarabilmek için insanın kendini tanıyabilmesi gerekir. Aynaya baktığında kendini gerçekten görebilenler, zor olanı, kendini beğenmek ya da beğenmemenin ötesinde kendini bilmeyi başarırlar. Ancak bu kişiler kendilerini geliştirebilirler.