Drama Köprüsü

Zamanında Osmanlı toprağı olan Makedonya Bölgesi’ne bağlı Drama’da geçer öykü. Debreli Hasan’ın öyküsü… Debre’de doğduğu için Debreli derler Hasan’a. Yiğit bir genç, haksızlığa da gelemiyor. Öykünün farklı değişkeleri var, hepsi de Hasan’ın halk tarafından çok sevildiğinden söz eder. Öykünün biri, amcasından fazla vergi alan memurlarının yolunu kesip onları dövdüğünü belirtir. Kimisi de askerde üstünü öldürdüğünden söz eder. Çakırcalı Efe ile aynı dönemde yaşar. Namıdiğer Rumeli’nin Çakırcalı’sı…

Drama Köprüsü Hasan dardır geçilmez
Soğuktur suları Hasan bir tas içilmez
Anadan geçilir Hasan yârdan geçilmez

At martini Debreli Hasan dağlar inlesin
Drama mahpusunda Hasan dostlar dinlesin

Mezar taşlarını Hasan koyun mu sandın
Adam öldürmeyi de Hasan oyun mu sandın
Drama mahpusunu Hasan evin mi sandın

At martini Debreli Hasan dağlar inlesin
Drama mahpusunda Hasan dostlar dinlesin

Drama Köprüsü’nü Hasan gece mi geçtin
Ecel şerbetini Hasan ölmeden mi içtin
Anadan babadan nasıl vazgeçtin Hasan

At martini Debreli Hasan dağlar inlesin
Drama mahpusunda Hasan dostlar dinlesin

Türküde yiğitlik, korkusuzluk ve aşk iç içe geçmiş. Türküye adını veren Drama Köprüsü için de değişkeler var. Kimine göre Drama Köprü’sü dedikleri bir su bendidir çünkü su bentleri dar olur. Köprüler o kadar da dar olmaz.

Dağlara sığınan Dramalı Hasan eşkıyadır artık. Gençliği yanmış bir eşkıya… Dağlar onu sever; halk da… O da varsıllardan aldıklarını yoksullara dağıtır. Yoksul gençleri evlendirir. Onun da bir sevdiği vardır ama sevgiyi burnundan getirirler. Kendi dağdadır. Sevgilisi bekler durur. Evlense onu nereye götürecek? Sonu yoktur bu aşkın. “Evlen.” der sevgilisine. “Ben yandım, sen yanma!” diyen mert birinin duruşudur bu. Sevgilisinin düğününe gizlice gider, ona bilezikler takar. Dağa çıkmakla, eşkıya olmakla ecel şerbetini içen adamın hüzünlü, trajik yazgısıdır yaşananlar. Dramalı, bu acının biricikliğini, sıradanlaşmayacağını hep duyumsayacaktır. Acı, yüreğinde her saat başı çalacak olan çandır artık.

Haksızlığa gelemeyen adamın yazgısı, eşkıya yazgısına dönüşünce son da kaçınılmaz olur. Dramalı’nın vurulduğu haberi gelir bir gün. Koca dağlar balaya yanar. Herkes bir şeyini yitirmişçesine suspus. Eşsizin yitimidir bu ölüm. Dağlar ve halk acının poetiğini yazmaya hazırdır artık: “Drama Köprüsü”.

Sherwood ormanlarının Robin Hood’undan ne farkı var Dramalı’nın? İkisi de varsıldan aldığını, yoksula dağıtır. Ama Robin Hood Batılıdır, Dramalı ise doğu coğrafyasının kimsesizi… Fark bu. Batı’da yaşaydı Dramalı ikincileştirilmez; romanlara, filmlere konu olurdu. Batı, kahraman yaratmak için kültürünü didik didik ederken doğu coğrafyası unutmayı seçer. İyi ki türküler var. Onlar da olmasaydı garibanın tutunacağı o tek dal da kırılırdı. Türküler kimsesizler tarihidir.

Dramalı Hasan’ın yazgısında yokluk, kimsesizlik olmayaydı bu trajedi yaşanmayacaktı. Makedonya dağları ile Dramalı’nın kimsesizliği tartılabilseydi kimsesizlik ağır basardı kesin.

“Ah ki ben, kendimi bile kimsesizliğimden tanırım!” (Turgut Uyar)

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.