
Kitabın adı bu: “de ki mi”
Yazarı Rüstem Kurtoğlu. İçindekiler bölümüne geçmeden kitabın adının altında “Yaygın Yazım Yanlışlarından Kaçınma Kılavuzu” yazıyor. Ama kitap, yazım yanlışlarından çok dilbilgisi kimliği taşıyor. Yazım yanlışlığı da bu “de, ki, mi” ile ilgili, başka bir yazım yanlışlığına değinilmiyor.
Yazar, lise öğretmenliği yapmış, askeri liseden de “öğretmen albay” olarak emekli olmuş. Dil Derneği üyesi. Kitap h2o Yayınevi basımı, Aralık 2024, İstanbul.
Lise müfredatında, TDK Sözlük’te, MEB konu anlatımında “de, mi” farklı, Rüstem Kurtoğlu’nda farklı türler olarak gösteriliyor. Tüm lise müfredatında “de, da”ya bağlaçtır ya da adın durum ekidir. Kurtoğlu ise de’ye bir de edatı ekler. Çelişkiye bakar mısınız? Ayrıca bu durum “mi” için de geçerli. İlk grup” mi”ye “soru eki” ya da “edat” derken yazar, “mi” ye bağlaç da der.
Tüm lise ve ortaoğretim okullarında edat olarak öğretilen “mi” ye “bağlaç” da diyenlerle ileriki yaşlarda karşılaşan kişinin eğitime olan inancı nasıl sarsılmasın? Eğitim ve öğretimdeki yanlış ve farklı anlatım insanı boşluğa düşürür. “Eğitim ve öğretimde bu yanlış ve farklı anlatım oluyorsa gündelik yaşamda da olur.” gibi çirkin düşüncenin temelleri bireyin bilinçaltına neden yerleşmesin? Yalanın, yanlışlığın meşrulaştırılmasına giden yol açılmıştır artık. Tam bir anarşi!
Necmettin Hacıeminoğlu da aynı kanıda yazarla. Madem öyle MEB, lise müfredatında bu konuyu anlatırken “Unutulmamalı ‘mi’ ye bağlaç,” de, da’ ya edat diyenler de vardır” notunu da düşmeli. Kitaplar ortak bir karar doğrultusunda hazırlanmalı, farklılıklardaki esaslar da mutlaka belirtilmeli ki birey, öğrencilikten çıktıktan sonra afallamasın, yanlışlığı fark ettiğinde eğitime ve öğretime olan güveni sarsılmasın. Bunu yazar da yapmalıydı. Not düşmeliydi.
MEB ders kitapları, “de, da”yı bağlaç ve ad durum eki diye ikiye ayırır, “mi”ye de soru eki “mi” ya da “edat” der. Hatta çoğu kitapta “mi” yalnızca soru eki olarak geçer.
Kitapta “içindekiler” bölümü tam dokuz sayfa tutmuş. Yazar, kısa anlatmaktansa uzatıyor da uzatıyor çoğu şeyi. Sözgelimi de’nin yazımı… Tam yedi sayfa ayırmış buna. Oysa durum eki olan “de, da” bitişik, diğer “de”ler ayrı yazılır demesi yeterliydi. Yalnızca bir cümle… Yedi sayfaya ne gerek var? Aynı şeyi “ki”nin yazımı için de yapmış. Dört sayfa ayırmış bu kurala. Edat ve bağlaç olan ki’ler ayrı diğer kiler bitişik yazılır, o kadar. Verilen örnek cümleler iki olur, üç olur, bilemediniz dört… Beş ve üstü, hele dokuz örnek çok. Kitap, bu durumuyla özdeyişler kitabına dönüşmüş ama bu konuda yazarın hakkını yememek gerek. Özdeyişler çok özenilerek seçilmiş ve çok güzel. Yazar, “de, ki, mi”nin cümleye kattığı anlamlarda titiz çalışmış.
İçindekiler bölümü göz yoruyor. Her maddenin hizasında ama uzağına da sayfa numarasını ekleyince tam bir curcunaya dönüşmüş sayfalar.
Yazarın “de, mi, ki”yi uzun uzun anlatması yetmiyormuş gibi bir de “Özet” başlığıyla üç sayfa daha bunlara değindiğini görünce “Yeter ama!” diyesiniz geliyor.
Kitabın sözlük kısmındaysa yazar, aklına gelen her konuyu anlatmış. Kitabın adıyla bu kısmın ne ilgisi var? Yazım yanlışı bırakılıyor; çoğul eki, durum ekleri, kipler vb. anlatılıyor. Kitap plansız kotarılmış. Niyet iyi, sonuç değil. Konu “de, mi, ki” ek ve sözcüklerinin anlatımıysa 300 sayfaya ne gerek var? Çok ama çok uzatılmış anlatılacak olanlar. Gereksiz ayrıntılara boğulmuş kitap.
Aydınlık gazetesinden Kemal Ateş, kitap için şunları söylüyor:
“Bu değerli çalışmayı eğitimcilere, öğrencilere önerirken eğitim dünyamızda Rüstem Kurtoğlu gibi bilinçli, bilgili ve yetenekli öğretmenlerimizin çoğalmalarını diliyorum.”
Kemal Ateş’in kitabı okuduğunu sanmıyorum. Yazılması sorun olan “de, ki, mi” başlığından yola çıkarak bu karar varmış olmalı. Bilinçli, bilgili, yetenekli öğretmenlerimize elbette gereksinmemiz var. Rüstem Kurtoğlu da böyle bir emekli öğretmen.
Öğrenci, okullarda MEB, TDK bilgilerini öğrenirken bir de buradaki farklılıklarla karşılaşırsa altından kalkamaz. Rüstem Kurtoğlu’nun yapacağı şey kitaba not düşmekti: “MEB, TDK, lise müfredatı şöyle anlatıyor ama bunlara ben şunları ekliyorum. Konuyu bir de benden okuyun.” demesi gerekirdi. Hepsi bu!
Kitapta Görülen Eksiklikler, Yanlışlar
- “Şu yazı bitivermese hemen!” (s. xxv) (Daha sonraki bölümlerde Romen sayıları kullanmıyor) “Bitivermese…” eylemi tezlik anlamı verir. Bu nedenle “hemen” gereksiz kullanılmış.
- Yukarıda bahsettiğin örnek fazlalığı, sayfa beşte… Tam on beş örnek…
- “…süregenleşen yaygın yazım yanlışlarını çözme kararlığıdır.” (s. xxvı)
TDK’de “süregenleşmek” yok, Dil Derneğininde de… “Süregelen, devam eden” sözcüklerinden biri yeterliydi oysa. - “de” Bağlacının Bağlaç Öbeklerindeki Görevleri (s.11) başlığını kullanmış yazar. Dil bilgisinde “görev” dendiğinde dil bilgisi ile ilgi kavram düşünülür. Yazar, anlam üzerine örnekler vermiş.
- “Taş attı da kolumu yoruldu?” (s.15)
Bu cümleye yazar, bağımlı sıralı cümle demiş. Bağlı cümle olduğu doğru ama öğe ortaklığı olmadığı için bağımlı bağlı cümle değil, bağımsız bağlı cümledir. Öğe ortaklığı yok. - “Güzel de Türkçe konuşur” (s.40)
“Güzel” sözcüğü için sıfat demiş yazar. Güzel burada zarftır oysa. - “de” Eki ve Ünsüz Uyumu başlığında sert ünsüzlere gelen de’nin yazımını anlatmış. (s.74)
Sert ünsüze gelen (p, ç, t, k, f, h, s, ş) “c, d, g” harfleri “ç,t,k” olur. Ama yazar bunu uzattıkça uzatmış p’den sonra gelen “de”, ç’ den sonra gelen “de”, t’ den sonra gelen “de”, k’den sonra gelen “de”, f’den sonra gelen “de”, h’den sonra gelen “de”, s’den sonra gelen “de”, ş’den sonra gelen “de” olarak yarı ayrı başlıkta anlatmış. Oysa “de” sert ünsüzlerden sonra “te, ta” olur, bu kadar. Ne gerek var beş sayfaya? - “Açıklama Noktası…” diye bir başlık kullanmış yazar. (s.86)
Açıklama noktası dediği şey de iki noktaymış meğer. Gerek var mı iki nokta varken açıklama noktası demeye? - Yazar “ki” bağlacı, bazı sözcükler zamanla kaynaşır, diyor ve buna da “sanki, belki” örneklerini veriyor. (s. 102)
Yazar, burada yanılıyor. Bu iki sözcük de Türkçe değil, Farsçadır. Yabancı bir dilde birleşmedir bu. Türkçede bu iki sözcük de basit yapılıdır bu nedenle. Birleşme Türkçede oluşmamış ki kendi ana dilinde olmuş. Gerçi TDK, “sanki” sözcüğünün köküne (San) Türkçe demiş ama yanılmış. İlhan Ayverdi’nin “Risalli Büyük Türkçe Sözlüğü” nü açıp bakmaları yeterli ya da başka sözlüklere… - Yalın Durumdaki Sözcüklerin “ki” Ekiyle Sıfatlaştırılması
Bu başlığın altında şu örnek verilmiş: “Önceki kışlar”
“Önceki kışlar” demiş yazar ama “önce” sözcüğü yalın değil, türemiştir. - Aynı başlık altında şu örnek var: “Geceki yağmurlarla yıkanan otlar…” (s.121)
Yine “ki” eki basit sözcüğe eklenmemiş. “Gece” türemiştir. - “mi” İlgecinin Yazımı (s.168)
Bu konuya yarım sayfa ayırmış. Oysa “mi’ler hep ayrı yazılır.” deseydi uzatmayacaktı. - Sayfa 187’de dönüşlülük adılına özlük adılları diyor. Ortaokul ve lise kitaplarında , ÖSYM sorularında adı dönüşlülük adılıdır.
- Sayfa 193’te bağlı cümleye sıralı cümle demiş.
Cevher avcısıydı ve nicelik düşkünüydü” cümlesi sıralı değil, bağlı cümledir. Öğrenci lisede olsun, dershanede olsun, üniversite sınavlarına hazırlanırken olsun bunu bağlı cümle olarak öğrenir.
Soruyu sorabiliriz artık:
– Lisede okuyan bir öğrenci, bu kitabı neden alsın?
Kim aklı karışsın ister ki?
İlk yorum yapan olun