
Sözler Bekir Balaban’a, ezgiyse Musa Eroğlu’na ait. “Edebiyatdefteri” adlı sitede okumuştum. Bekir Balaban ilkokul mezunu, sevdiği kızsa eğitim hayatını sürdüren bir öğrenci… Balaban yoksul biri… Askerde, komutanı Balaban’a, “Evlenirsen çok üzülürsün, aranızda fark var.” deyince Balaban’ın beli bükülür.
Balaban, ayrılığı şiirleştirir. Etik değerleri olan tertemiz bir karakterin şiiridir bu.
İnsanın gerçek karakteri ayrılıklarda ortaya çıkarmış. Böyle zamanlarda atılan iftiralar, söylenen yalanlar sevgililerin gerçek yüzüyle karşılaştırır insanı. Çirkinleşmek, silaha dönüşür çoğu kez. Bu da anıların öldürülmesidir.
Oysa olgunlaşmış bir bilinç, çirkinleşmeden gerçekleştirir ayrılığı. Âşık; anıların, birlikte geçirilen zamanın ve emeğin yüzü suyu hürmetine ayrılık günü taşa dönüşür. Kendine akabilen insan, başkasına da akar. Böyle biri ağırlığınca altındır. Âşık ayrılmıştır ama ayrılık hakkında kimseye bir şey demez dilsiz “seher yeli” dışında. Bir tek ona…
Seher yeli bizim ele gidersen
Nazlı yâre küstüğümü söyleme
Ne hâllere düştüğümü sorarsa
Bağrıma taş bastığımı söyleme
Ona söyleme, yâre söyleme, söyleme
Ayrıldığı hâlde sevgilinin üzülmemesini isteyen bir âşıkla karşı karşıyayız. Ayrılıklarda birbirlerine demediklerini bırakmayanlara duyarlılığın dersini verir bu sözler.
“Mansur gibi çekilmişim dardayım, dardayım” dizesinde “Mansur”la aynılaşmanın çarpıcılığı insanı mest edecek düzeyde. Ya “Umudumu kestiğimi söyleme, söyleme.” dizesi? Umut bitiği hâlde umutsuzluğun sevilene iletilmemesini istemek, rafine bir kişiliğin yansıması olarak okunabilir.
Sevgilinin dönmeyeceği, ona kavuşulmayacağı bilindiği hâlde insan kalmak; soylu bir çabanın davranış kalıbından başka bir şey değildir.
“Tanışma ayrılıkta olur.” (Tuna Tüner)
İlk yorum yapan olun