Bazı insanlar “giriş yapmak” ile “girmek” sözcüğü arasında ne fark var deseler de ben bu iki sözün birbirinden akla kara kadar ayrı olduğunu düşünüyorum. İkisinin arasında dağlar kadar fark var. Herkes bir yere girebilir ama herkes giriş yapamaz. Giriş yapmak için her şeyden önce ciddi bir birikim gerekir. Birikim derken yanlış anlaşılmasın kültürel birikimden söz etmiyorum, bildiğin para biriktirmek lazım. Bankada yeterli bakiyen olduğu zaman sadece kredi kartlarının adı değişmez eylemlerinin adı da değişir. Bakiyen tutuyorsa giriş yaparsın, çıkış yaparsın, ne istiyorsan onu yaparsın. Paran yoksa ancak boş boş girer çıkarsın.
Elbette bu konuyu yalnızca paraya indirgemek doğru olmaz. Örneğin askeriyedeysen rütbenle de giriş yapabilirsin. Nizamiyeden pek çok kişi girer ama yalnızca komutanlar giriş yapabilir. Buraya gelmişken çok önemli bir ayrıntıyı atlalamayalım. Eğer komutan yanında yaveriyle gelmişse cümlenin “A kapısından giriş yapan komutanın yanında yaveri de vardı.” gibi kurulması gerekir. Komutanla yaveri birlikte giriş yapmaz. Eğer “giriş yapmak” eylemi alt rütbelerle bir arada kullanılırsa sözcüğün büyüsü bozulur, eylem ayağa düşer. Bazı alt rütbeden komutanlar giriş yapmak istese de nizamiye kapısında durum düzeltilir, komutana girebileceği belirtilir.
Hayvanlar, eşyalar ve taşıtlar giriş yapamaz ancak bazı arabalar bu kuraldan istisnadır. Giriş yapmak için Mercedes’iniz olması da yetmez, Mercedes’in iyi bir modeline sahip olmanız gerekir. İsterseniz Genel Kurmay Başkanı olun mesela Doğan marka bir arabayla hiçbir yere giriş yapamazsınız. Bazı markalarla ise ne giriş yapabilir ne de girebilirsiniz. Bu tür bir araca sahipseniz sokağa park edip yürüyerek girmeniz icap eder.
İsterseniz gelin, damat, dünür olun, kendi düğününüze giriş yapamazsınız. Eğer davetliler arasında belediye başkanı varsa sadece o giriş yapabilir. Durum mikrofon yardımıyla tüm düğünzedelere bildirilir ve salonda ansızın bir alkış kopar. Giriş yapan kişi kalabalığı selamlar ve masasına kurulur. Kısa süre sonra mikrofonu eline alır ve uzun bir konuşma yapar. Giriş yapan kişiler uzun konuşur.
Cumhurbaşkanları, başbakanlar ve bazı bakanlar giriş yaparlar. Ancak bu kişiler bir noktaya aynı anda intikal etmişse içlerinden sadece cumhurbaşkanı giriş yapar. Eğer ülkede savaş durumu varsa Dışişleri ve İçişleri Bakanları giriş yapabilirler. Enerji ve Maliye bakanları ise ancak ikisi aynı anda bir toplantıya katıldıklarında giriş yapabilir. Eğer ayrı olarak farklı zamanlarda gelirlerse giriş yapamazlar. Kültür, turizm, spor ve tarım bakanlarıysa ister dördü bir arada gelsin hiçbir koşulda giriş yapamazlar. Bunun tek istisnası Millî Eğitim Bakanlığıdır. Millî Eğitim Bakanları devlet okullarına ve bazı adı bilinmeyen üniversitelere giriş yapabilirler. Devlet erkânının herhangi bir kademesi ODTÜ, Boğaziçi gibi üniversitelere giriş yapamaz. Birkaç taşaklı hoca dışında buralara giriş yapmak mümkün değildir.
Giriş yapmak girmeye göre daha zahmetli bir iştir. Bu nedenle giriş yapan kişiye kapıyı başkaları açar. Bu sayede giriş yapan kişi sadece yaptığı girişe odaklanır, dikkati dağılmaz. Bir anlık bir dikkat dağınıklığı bile kişinin düşmesine neden olabilir. Giriş yapan kişinin ayağı eşiğe takılır da yere kapaklanırsa katiyen “düşüş yaptı” denmez. Hatta düştü demek bile uygun değildir. İki seksen yere uzanmış olsa bile giriş yapan kişi için tökezledi, sendeledi gibi ifadeler kullanılır. Giriş yapan kişiler hakkında ileri geri konuşulmaz, atıp tutulmaz. Hatta bu kişiler üstü kapalı olarak eleştirilmez bile. Çünkü giriş yapan kişiler hata yapmaz.
Ufak bir bilgiyle yazıyı noktalamak istiyorum: Giriş yapan kişiler işlerinin yoğunluğundan dolayı genellikle askerlik yapamazlar. Buna karşılık sıradan vatandaşlar da spor, banyo veya gürültü yapabilirken giriş yapamazlar.
Bende giriş yapmak istiyorum
Ne yapmam lazım