
Pencereden Bir Taş Geldi ya da Mamoş Harput yöresinden bir ağıt türkü… Kaynak kişiler Ali Oğuz, Mehmet Akar.
Türkünün sözleri masum bir aşkı anlatıyor ama öyküsü farklı. Aldatmanın öyküsüdür bu türkü aslında. Elazığlı Bekir Hoca, kendinden yaşça çok küçük güzeller güzeli Firdevs ile evlenir. Ama Firdevs’in gönlü Mehmet’te (Mamoş), Mamoş’un gönlü Firdevs’te. Gizli gizli buluşur sevgililer. Hoca’nın olmadığı bir gece, Firdevs Mamoş’u eve alır. Bekir Hoca, dedikoduları duymuş; bunun gerçek olup olmadığını anlamak için o gece eve gelemeyeceğini söylemiştir. İhanetle sarsılan Bekir Hoca, evinin penceresine taş atar. Pencereye koşan Firdevs, sanır ki Mamoş gelmiştir. Oysa Mamoş yanında uyumaktadır.
Bekir Hoca ikisini de öldürür. Mamoş kalbinden, Firevs ağzından kurşun yer. Hoca gider, zaptiyeye teslim olur. Hâkim, Bekir Hoca’yı haklı bulur, beraat kararı verir.
Pencereden bir taş geldi
Ben zannettim Mamoş geldi
Uyan Mamoş uyan uyan
Başımıza bir iş geldiEyvah Mamoş eyvah eyvah
Tabip getir yarama bakEvlerinin önü kavak
Yağmur yağar ufak ufak
Kör olasın Bekir Hoca
Ağzımdaki kurşuna bakPenceresi yeşil yaprak
Mamoş giyer siyah kalpak
Kör olasın Bekir Hoca
Yatağımız kara toprakMamoş urban tutayım mı
Hayrın için satayım mı
Mezarında boş yer var mı
Ben de girip yatayım mı
Aradan zaman geçtikten sonra ölümle biten yasak aşka dair söylenenler, dönüp dolaşır ağıt türküye dönüşür. Anadolu insanı, kavuşamayanlara merhametlidir. Hele sonuçta ölüm varsa aşkı kutsar. Türkünün sözleri yine dupduru… Çağrışımları bir avuç köz…
Uyan Mamoş uyan uyan
Başımıza bir iş geldi
Bu iki dize, yasak aşkın linç edilmesi olarak da resmedilebilir. Ölümün, “eyvah”ıdır türkü.
Kör olasın Bekir Hoca
Ağzımdaki kurşuna bak
Bekir Hoca’yı, halkın gözünde sonradan haksız ve günahkâr kılan da kurşunun Firdevs’in tam ağzına isabet etmesinde yatar belki de. Paramparça olmuş bir yüz, “oh olmuş”u “vah” a çevirir. Hâkimin gözünde suçsuz olan Bekir Hoca, halkın vicdanında “kör olası” bedduasıyla günahkâra dönüşür.
Zamanla sevgililer, halkın gönlünde aklanır. İhanet, zamanın küllerine gömülmüş, unutulmuştur. Halk, öykünün kahramanlarını içselleştirip yasak aşkı özgürleştirir, bellekte iki âşığın ölümü kalır yalnızca. Yazık oldu Mamoş’a, Firdevs’e de Bekir Hoca’ya da…
Uyu şimdi Mamoş, de ninni de ninni Mamoş ninni… Eyvah Mamoş, eyvah!
Bu “eyvah” herhangi bir eyvah değil. Bu “eyvah”, böğründen yaralanmış bir yaşamın bittiği an… Bu “eyvah”,” özne” olamamış ama nesne olmaya da “hayır” diyemeyen insanların feodal dürtülerinin çığlığıdır. Eyvah Mamoş, eyvah!
Bekir Hoca, başı dik gezmek için kan akıtmakta haklı mıdır? Türkünün büyüsünde artma ve çoğalma, bu sorunun yanıtında saklı.
Öldürmeyi, namus cinayetini Doğu toplumlarına mal etmek, gerçeği gözden kaçırmaktır. Gözden kaçırmak ya da gerçeğin nedenini bilmemek, bu cinayetlere “haklılık gerekçesi” tanıyarak geleneğin sürmesine sarsılmaz zemin hazırlar.
İşlediği cinayete “namus davasını” gerekçe gösterip adından söz ettiren kişi, kendini “özne” olarak var ettiği yanılgısını düşer her zaman.
İki âşığı Bekir Hoca mı öldürdü? Yoksa…
Ninni Memoş, ninni…
“Ölüm cezası yaşama hakkının ihlalidir.” (İonna Kuçuradi)

İlk yorum yapan olun