
Kişinin aşamalardan geçerek içselleştirdiği, gizliliği de olan öğretiler, ezoterik olarak adlandırılır. “Egzoterik” karşıtı… Şiirde de bunu görüyoruz. Herkesin anladığı şeyden farklıdır şairin içselleştirdiği anlam. Bektaşi ile “zahit”; Tanrı’ya kavuşma aşamalarında, nesneye bakışlarında, dinin buyruklarında, insanı algılamalarında ve “Enel Hak” kavramında karşıt görüştedirler.
Bu türküdeki sözler; ilk anlamından, o meyhane ortamından uzaktır. Meyhane, müridin mürşide tasavvufu öğrettiği mekândır. Bektaşi, Tanrı’ya yol alırken yasakların katılığını giderir. Yükünü hafifletir, yola çıktığında yalnızca kendi ağırlığı vardır. Bektaşi; sevgiye, barışa, kardeşliğe önem verir. Eleştirenlerle kavgaya girişmez, çünkü kırmayı sevmez. Döngüsü, ilkeleri de buna izin vermez. Onun hedefi Tanrı’dır, insandır. Ağır hakaretlere karşı sadece şathiyeleriyle karşılık verir… Şiirle yanıt vermek incelikli adamlara özgüdür. Harabi de incelikli biri… Şiir için “deyiş” diyenler var. Oysa deyiş, tasavvuftaki nazım türlerini kapsarken, şathiye farklı nazım türüdür. Geniş anlamda “deyiş”, özel anlamda “şathiye” örneğidir.
Ey zahit şaraba eyle ihtiram
İnsan ol cihanda bu dünya fani
Ehline helâldir na ehle haram
Biz içeriz bize yoktur vebaliSevap almak için içeriz şarap
İçmesek oluruz duçar-ı azap
Senin aklın ermez bu başka hesap
Meyhanede bulduk biz bu kemâliKandil geceleri kandil oluruz
Kandilin içinde fitil oluruz
Hâkkı göstermeye delil oluruz
Fakat kör olanlar görmez bu haliSen münkirsin sana haram dır bade
Bekle ki içesin öbür dünyada
Bahs açma Harabi bundan ziyade
Çünkü bilmez haram ile helâl
“Ey zahit, şaraba eyle ihtiram!” dizesi saygı beklentisidir. Farklılığın kişiyi ötekileştirmemesi gerektiğine vurgu… İnanç ve düşünce doğrultusunda benimsenen her şeye hoş görüyle bakılmasını ister Harabi. Farklılıklara saygı beklentisi…
Zahit; her şeyden elini ayağını çekip öbür dünya düşüyle, manevi yaşamla, cennet düşüyle varlığını sürdürendir. Dünyayı yaşanabilir kılan bilim ve sanat, onun yaşamında olmadığı gibi yasaklar ve kurallar koyar diğer yaşamlara. Kendi kurallarını benimsemeyene de kızar, onu cehennem ateşinde yanacak bir günahkâr olarak görür.
Bektaşi ya da Alevi karşısındakini insanı hor görmez; küçük düşürmez, yürek yaralamaz hiçbir zaman. Bir Bektaşi, Tanrı’ya “âşık ve maşuk” ilişkisi ile varılacağına inanır. Maşuk Tanrı, âşık da Tanrı’ya ulaşmak isteyendir. Bu nedenle insan-ı kâmil (olgun insan) yolundadır. Bu yol, onu “fenanafillah” a ulaştıracak disiplindir. Tanrı’nın varlığı içinde yok olmayı ister ama dünya nimetlerine de değer verir. O, her iki cenneti yaşamayı düşünendir. Kuralcı ve yasakçı olmadığı gibi yaşamın her tür zevkini tatmayı da şarabı da ötelemez. Rivayet odur ki Hz. Muhammet, bir yakının şarap içtikten sonra etrafını ve kendini dağıtması karşısında şarabı haram kılar.
“Ehline helaldir naehle haram
Biz içeriz bize yoktur vebali”
Bu dizelerde Harabi, kendini kaybetmeden, çevresine rahatsız vermeden içilen şarabın günah sayılmayacağını söyler. Ehil olmayan içtiğinde çirkinleşiyorsa şaraptan uzak durması gerekir. Şarap, kendilerinde böyle çirkinlikler oluşturmadığını belirten ozan, bu durumda şarabın kendilerine haram sayılmayacağını vurgular. Tasavvufta, nasıl ki “meyhane”yle “tekke” anlatılıyorsa “şarap”la da “Tanrı aşkı” anlatılır. Bektaşi’nin şarap içmesi sevap için, fenafillah içindir. Tanrı’ya ulaşmak, sevilende yok olmaktır amaç. “İçiyorsak bir sebebi var.” diyerek nedenlerini sıraladıktan sonra hoşgörüsüz, anlamaktan uzak, ötekileştirici olanların şarap sevgisini algılayamayacağını açıkça belirtir Harabi. Kaldı ki kişi, tepkilerini, davranışlarını disiplin altında tutuyorsa şarap içmek neden günah olsun düşüncesiyle şarabı aklar. Öz denetimle içilen şarap, kimseyi rahatsız etmiyorsa günahtan da söz edilemez bu durumda.
“Kandil geceleri kandil oluruz
Kandilin içinde fitil oluruz.”
Çok incelikli bir imge var iki dizede. “Kandilin içinde fitil oluruz.” dizesi, kendi özünde yok olmanın vurgulanmasıdır. Fenafillah aşamasındaki insan-kâmilin kandil içinde yanması. Kandil içinde yanarken çevresini ışıkla aydınlatan Harabi nefsinden arınmış, Tanrı aşkına yol almaktadır. Öze dönüştür yanmak.
“Kandil içinde fitil olma”, yananın çevresini aydınlatma metaforudur. İnsan sevgisinin ululuğunun yanında egonun yok oluşunun metaforu…
“Bahs açma Harabi bundan ziyade
Çünkü bilmez haram ile helâli”
Gerçeğe bakışın farklılığına değinen Harabi, özüne seslenip tavrını alır. Haram ile helal hakkında duyduklarını bilincinde sorgulamadan kabul eden kişi dirençli cahildir. Kemikleşmiş ön yargının kurbanıdır artık. Sözü uzatmayan âşık da “Kellim kellim lafayn.” diyecek, bu iki dizeyle noktayı koyup kendilerini homojen bir yapıda görmek isteyenleri reddedecektir. Dayatma ve inkâr, iflası beraberinde taşır çünkü.
“In vino veritas.” ya da “Şarapta gerçek gizlidir.” (Latince bir deyiş.)

İlk yorum yapan olun