Menekşe’nin Kanaviçesi

Menekşe, kanaviçesine işleyeceği güllerin rengini düşünürken “Kırmızı olmalı. Pembe, gülde çok kırılgan durur.” dedikten sonra beyaz yastık örtüsünün kanaviçesini kırmızı iple doldurmaya başladı. Her sabah uyandığında kırmızı gül görecek olmasına sevindi. İşlendikçe azalan ipi altta düğümleyip dişleriyle kopardı. Yastık örtüsünü masaya bıraktı, hava almak için bahçeye çıkmadan işlediği kırmızı gülüne baktı. “Bir bülbülü eksik.” dedi.

Annesi, sabah kahvaltısı için küçük bahçede domates, biber topluyordu. Masa hazırlanmış, çay da demlenmişti. Menekşe, annesinin eteğine topladığı sebzeleri alıp mutfağa gitti. Bir güzel yıkayıp doğradıktan sonra geri geldi. Akılları, öğleden sonra gelecek dünürlerdeydi ikisinin de.

– Efendi çocukmuş, dedi anne damat adayı için. Almanya’da yaşıyor, durumu da iyiymiş.

Menekşe yanıt vermedi. Havalanmış, yükseklerde uçan bülbülü değil kırmızı güle, engine konacak bülbülü arıyordu gönlü. Almanya, içinde tuhaf bir histi. Bu his de onu ürkütüyordu nedense. Uzaklık kopmaktı, kökünden koparılmaktı.

Öğleden sonra esmer, uzunca boylu damat adayı ve kasabanın diğer kadınları gibi beyaz tülbentli nur yüzlü anne ellerinde çikolatalarıyla çıka geldiler. Çiçeksiz… Hem de gülsüz…

Menekşe, bir top kırmızı gül; Menekşe, bülbül olmuş yükseklerde uçar. Kahveler içildikten sonra nur yüzlü anne, Menekşe’yi oğluna istedi o kalıp cümlelerle.

– Siz, dedi Menekşe’nin annesi. Hemen bu yaz düğün yapmayı düşünürsünüz ama kızımın daha yastık örtüleri, masa örtüleri, kanaviçeler tamamlanmadı.

– Gerek yok kanaviçelere manaviçelere, benim evimin bembeyaz örtüsü var, dedi damat.

“Kefende yaşıyor.” dedi içinden Menekşe. Sonra yükseklerden inip odasındaki yastık örtüsünde yarım kalmış kırmızı güle kondu. Esmer gence baktı. Almanya’da yaşıyor olmanın ve paranın gücünü okudu bu yüzde.

– Biraz düşünelim, dedi Menekşe’nin annesi.

Böylesi kısmete düşünülmek istenmesine şaşırdı konuklar. Kapıdan çıkarlarken Menekşe,

– Benim kanaviçedeki güllerim Almanya’ya varmadan kurur, dedi.

Anne ve damat adayı donakaldı. Taşta ses var onlarda yok.

– Yani, diyebildi damat neden sonra.

– Yani kanaviçedeki gülleri sulayacağım, dedi Menekşe.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.