
“Emir Dağı Birbirine Ulalı”, hikâyesini de aşan kırık bir aşk türküsüdür. Sözlerdeki ve ezgideki çaresizliği duyumsayan biri, hüznün hikâyesini öz başına yaratabiliyor. Bu kurgu, daha güzel, daha yaratıcı değil mi?
Ezgi, eli öpülesi hangi ustanın ruh yansımasıdır, bilinmiyor. Sıradağlar gibi birbirine ulanıp giden bir ezgi bu. Emir Dağları gibi… Sözlerin yalınlığı, doğallığı, türkünün kendi ve kurgulanan hikâyesi; “yürekte bukağı”dır sanki.
Emir Dağı birbirine ulalı
Altın yüzük parmağına dolalı
Başın mı büyüdü gelin olalı
Ben seni kız iken seven oğlanım
Genç adam, sevdiği kızın başkasına verilmesinin dayanılmaz sancısını yaşarken yolda sevdiği kadını görür. Başkasıyla zorla evlendirilen sevgili, görmezden gelerek çekip gider. Sevdiği gencin gözlerine bakabilseydi zemherideki fırtınalar kopacak, içindeki cehennemle düşlerindeki cennet yer değiştirecekti. Bakamadı.
Genç adam, sevgilisini suçlar ama Fadime’nin içinde bulunduğu koşullar ve katı gelenek, en ufak bir göz temasını dahi Fadime’nin nikâhına “kara leke”, adına da” hafifmeşrep” sıfatlarını ekleyecektir. Genç adam, Fadime’yi yaşıyor sanır. Oysa o, yüreğinden daha ağır bir gamın hamalı, ölü bir gezgindir. Bir türkü dizesidir artık o: “El sanır, sağ gezerim.”
Emir Dağı’ndan genç adamın bilincine yansıyan şey; sert, acımasız, geçit vermeyen, hâlden anlamayan derebeyi sanrısıdır. Bu dağ, gencin ruh hâlinin tam bir karanlığı olurken biten bir aşkın da işaretidir.
“Parmağına yüzük takmakla başın mı büyüdü?” diye sorar sevgiliye. Ardından “Ben seni kızken de seven oğlanım.” der tüm masumiyetiyle. Sevgilide geçmişi, zamanı, emeği, yüreği kalmıştır çünkü.
Genç adam mı? O, Emir Dağı’nın doruklarında beyaz gamdır.
Ama “Ayvadan usandık nara gidelim.” diyecek kadar da kararlıdır artık. Yeni yerlerde nar arayacaktır. Nar’ın büyülü, gizemli varlığı, masal tadını verir türküye.
Buranın kızları gönül eylemez
Gönül eyleyecek yere gidelim.
Genç adam, böyle sonlandırır sitemini. O, gamını kaza kaza radikal bir kararla “genişletilmiş bencillik” ten kurtulacak; daha da önemlisi bilge bir kimlikle unutmayı seçecektir.
Unutmak, geçmişin gölgesinden kurtulup güneşin altında serbestçe yürüyebilmektir.” (Halikarnas Balıkçısı)
İlk yorum yapan olun