Babalar Neden Erken Ölür? -IV- >>
Babamı, güzelce yıkayıp, giydirdikten sonra kucakladığım gibi çınarın altındaki divana götürdüm. Gökyüzü masmaviydi. Yaban kazları geçiyordu bu sırada. Bir süre üstümüzde dönüp “Hoş geldin.” dediler bana. Babama da “Geçmiş olsun.”… Babam da el salladı onlara.
Geldiğimden beri bahçeden dışarı çıkmamaya çalışıyor, bol bol kitap okuyordum. Bana yetiyordu bu bahçe. Gözüm kulağım babamdaydı, bir şey istesin de yapayım diye. Ablam, sebzelerin arasında bir kelebekten farksızdı. Bahçemiz cennetti ama bu cennet, içimin cehenneminde yanıyordu ha bire!
Ablam, kapıda beliren ellili yaşlardaki adamı görünce hemen ona doğru koştu. Yüzündeki gülümsemede utangaç bir minnet vardı ablamın. İlk kez görüyordum bu adamı. Yanlarına gittim.
– Çınar, o gün babamı sırtlayıp hastaneye götüren Harun amca bu işte, dedi ablam.
Boynuna sarılıp ellerini öptüm ben de. Biz ona saygı gösterdikçe yerin dibine geçiyordu. İyiliği yapan o değil, sanki bizdik. Şapkasını çıkartıp mahcubiyetle,
– Babanızı ziyarete geldim, dedi.
Koluna girdim, babama götürdüm. Babam, uzun uzun baktı adama. “Baba, seni sırtlayıp hastaneye götüren Harun amca geldi.”dedi. Babam, o çocuksu sesleri çıkarıp sağ kolunu uzattı. Kucaklamaya hazırdı bu mübarek adamı. Babam bülbül oldu. O anı, kendini hastaneye götüreni, sağ koluyla ve sadece ablamın anladığı seslerle anlatıyordu.
– Harun amca, dedim. O gün babamı taksi durağına kadar sırtlayıp götürmüşsünüz. Sonra da hastaneye… Hastane uzak, bayağı para tutmuştur o uzaklık. Sana borcumuzu ödeyelim.
Harun amca, ciddileşti. Yüzüme baktı.
– Oğlu tutuklanıp götürülürken yere yığılan bir babadan para almam. O hamal da almadı, dedi
Bir şey diyemedim. Deseydim iyiliği öldürmüş olacaktım. Kalkmak isteyince ablam hemen atıldı.
– Yemek saati, seni bırakmam Harun amca, dedikten sonra mutfağa koştu.
– Harun amca, dedim yine sessizce. Babam böyle değildi. Benim arkamdan yere çökmüş, inme inmiş. Kahır, babamı erken öldürüyor.
Harun amca; bir mağara kadar sessizleşti. Konuşsa karşıdaki değirmen kendini öğütecek, mağara çökecekti. Konuşmadı uzun zaman.
– Babalar, bekledikleri için erken ölür, dedi.
Harun amca yemekten sonra kısa bir “Gideyim.” dedikten sonra ayağa kalktı. O, “Gideyim.” deyince üçümüz de bir daha geri gelmeyecek bir şeyimizi kaybetmiş gibi üzüldük.
Giderken küçük bir dal fesleğen koparıp kokladıktan sonra ceketinin iç cebine, bir emaneti yerleştirir gibi yerleştirdi. Kaybolana dek üçümüz de bakıp durduk ardından. Kimi kokladı, bilmiyorum ama erken ölüyordu o da. Fesleğenler, ardından ağlarken,
– Baba, dedim, fesleğenler insanın içini okur mu?
İlk yorum yapan olun