Yattığı Yer İncitmesin

Yattığın Yer İncitmesin

Arkamdan bu söz söylenebilir korkusuyla sağlığıma çok dikkat ediyorum. İnsan bir yakınını yitirince hemen buna alışamaz ama bir süre sonra kabullenir değil mi? Ben bu sözü uzun zamandır duyuyorum ama ne alışabildim ne de kabullendim. Birileri “yattığı yer incitmesin” dediğinde “Merak etmeyin o artık öldü, istese de bir yeri incinemez.” şeklinde teknik bir açıklamanın ardından iki tokat atarak onları ağızlarından incitmek istiyorum.

Bir yakınınız veya tanıdığınız öldüğünde her şeyin sadeleştiğini, özüne döndüğünü, gereksiz sözlerin anlamını yitirdiğini hissedersiniz. Sessizlik ve samimiyet dışında her şey büyük bir hızla yok olur. Siz ertesi gün bu sadeliğin son bulacağını bilirsiniz ama en azından cenaze töreninin sonuna kadar bu hava devam eder. Oradaki tek şatafat sessiz bir şekilde beklemektir artık. İnsanlar ona göre giyinir, ona göre hareket eder, ona göre konuşur ve susar. Ama işte tam o büyülü zamanda biri çıkıp “Yattığı yer incitmesin” der. Süslü konuşma, edebiyat yapma merakı sadeliği alır götürür.

Eskiden ölümde, doğumda, kavuşmada, ayrılıkta söylenen sözler vardı. Bu sözler herkese yetiyordu. Yani ne oldu da bunların modası geçti bilmiyorum. Düğünde, dernekte, cenazede her gün yeni bir şey öğreniyorum. Biri ölünce “Allah rahmet eylesin”, “mekânı cennet olsun”, “toprağı bol olsun” denirdi. Eğer bu tür sözleri sevmiyorsan yakınlarına “başın sağ olsun” der geçerdin ama ne yazık ki artık bu dönem kapandı. Şimdi buğulu gözler ve derin bir ses tonuyla “yattığı yer incitmesin” deniyor. Sonra da büyük bir laf etmiş gibi etrafa bakılıyor.

Bunun bir alternatifi var ki bundan beter: Işıklar içinde uyusun. Bir kere uygulanabilir bir dilek değil. Siz hiç ışıklar içinde uyumayı denediniz mi? Bir gece ışıkları açık bırakıp deneseniz zaten bir daha kimsenin ardından böyle bir dilekte bulunmazsınız. Ben birini huzursuz etmek istesem ya yanında klişe dizeler mırıldanır ya da gecenin bir yarısı gözüne ışık sokarım ama ikisini bir arada yapmam. Vicdanım elvermez. Birisini süslü sözler ve ışıklar içinde uyutmak ancak işkencede kullanılabilecek bir yöntem.

Deyimleri, atasözlerini beğenmeyebilirsiniz. Benim de sevmediğim birçok söz var. Ama bu durumda ben bunları kullanmamakla yetiniyorum, hemen yeni bir söz arayışına girmiyorum. Çünkü herkes havalı bir söz yumurtlama derdine düştüğünde ortalık edebiyat çöplüğüne dönüyor.

Bunu yazınca bir şey değişmeyecek, biliyorum. Karşı tarafın restini görüyor ve artırıyorum. Şimdi, süslü ve bilinmedik söz arayan arkadaşlara küçük bir yardım eli uzatacağım. Önemli günlerde söylenebilecek birkaç söz. Eğer dikkatle incelerseniz birkaç deneme sonrasında siz çok daha güzellerini yapabilirsiniz:

Yeni evlenen çiftlere: “Tencereniz kaynasın, yatağınız oynasın.”

Yeni doğmuş bebeğe: “Anne sütün bol olsun.”

Anne babasına: “Karnı doysun, bezi dolsun.”

Okul başlangıcında: “Kalemine ışık vursun”.

İşyeri açılışında: “Müşterisi tez gelsin, vergileri az gelsin.”

Mezuniyette: “Diplomana kar yağmasın.”

Yeni ev alınca: “Bacası is tutmasın.”

Yeni araba alınca: “Işığı yeşile dönsün.”

Ölen kişinin ardından: “Börtü böcek uğramasın.”

Yakınlarına: “Arsaları devrolsun, borcu varsa kaybolsun.”

Yazımı yeni bulduğum havalı bir sözle bitirmek istiyorum:

Göğünüze bulut değmesin.

Burak Kaya hakkında 130 makale
Müzisyen, yazar.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.