CHP’nin Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras, geçenlerde kendisinin ve esnafımızın görev tanımını şöyle duyurdu: “Biz turistin, cebindeki parayı sonuna kadar almakla mesulüz.”
Tabii iyi niyetli bir açıklama ancak yeterli mi? Değil. Yani diyelim ki adamın cebindeki paranın tamamını aldık, sonra ne yapacağız? Bırakacak mıyız turisti, elini kolunu sallayarak başka memlekete mi gidecek, orada mı harcayacak kalan parasını? Oğlum biz hıyar mıyız, manyak mıyız niye bırakalım ayağımıza gelmiş turisti. Bu giderse başkasının geleceğinin garantisi var mı? Herif kendi ayağıyla gelmiş, senin masana oturmuş, yemeğini yemiş. Hesabı ödeyip gidecek öyle mi? Lütfen saf olmayalım. Zaten turist sayımız az, gelen turisti de böyle kolayca salıverirsek esnafımız aç kalır, açıkta kalır. Yakaladığı turistten hırsını alamazsa gider belediyeden çıkarır hırsını.
Ankara’da biz küçükken, sokağımızda bir bakkal vardı. Hayri Amca olabilir adı. Biz bakkala gidip de “Hayri Amca, biz şunu istiyoruz.” diyemezdik. Bakkala girince Hayri Amca “Hayırdır, niye geldiniz?” der gibilerinden tuhaf bir el hareketi yapardı. Biz yanına yaklaşıp hemen avcumuzu açardık. Hayri Amca tüm parayı sayar, kasaya koyar, sonra da “iki sakız al siktir git” derdi mesela. Yazın dondurma isteyeceğimizi bilir ama umursamazdı, kendi satış-stok dengesine göre uygun gördüğü şeker, çikolata, bisküvi ne varsa onu verirdi. Parayı az bulursa ceplerimizi işaret ederdi. Bir gün bir arkadaşımız kola istediğini söyleyince çok şaşırdı Hayri Amca. “Git anandan iste kolayı, burası benim bakkalım, ben ne istersem onu veririm” dedi. Ne yalan söyleyeyim o günlerde bana son derece mantıklı gelmişti bu açıklama.
Şimdi Hayri Amca’dan Bodrum esnafına dönelim. Soru 1: Parasını alıp saldığın adamın cebini karıştırdın mı? Peki o zaman nasıl olup da tüm parasını aldığından emin olabiliyorsun? Turistin kredi kartı limitini biliyor musun? Herif nakit ödese bile bir cebinden çıkarttığı para kadar da öbür cebinde olmadığını nereden biliyorsun? Hadi diyelim ki tüm bunları biliyoruz ve turistin son parasını da aldık. Yani parasını aldık diye adamı öyle geldiği gibi gönderelim mi? Bu adamın saati, telefonu yok mu? Sırtında bin dolarlık gömleği, kıçında ipek donuyla memleketine dönecek, Bodrum esnafı da arkasından el sallayacak öyle mi? Bunları sorarken aslında bir yandan da Sayın Başkanı anlamaya çalışıyorum, bizi bu turistin donunu almadan mekândan gitmesine izin vermeye yönelten duygu nedir diye. Mantıklı bir açıklama bulmak istiyorum ancak aklıma yatan bir gerekçe bulduğumu söylersem yalan söylemiş olurum.
Başkanın CHP’li olması da ayrı bir soru işareti ne yazık ki. CHP, belediyeyi alacağı garanti olan yerlerde farklı bir strateji izliyor. Allah’ın hep yoksul kullarını sınaması gibi CHP de en çok oy aldığı bölgelerdeki seçmenini bu tür adaylarla sınıyor. Yani buna da oy veriyorlarsa artık bunlar sadık seçmenlerimizdir gibi düşünüyorlar sanırım. Kişisel olarak yanlış bir şey söylemek istemem çünkü yeni Bodrum Belediye Başkanımızı tanımıyorum. Artık ezik midir, çekingen midir, sosyal demokrat mıdır bilemiyorum. Benim bildiğim artık bu anlayışı bir kenara bırakmamız gerekliliği. Bu siyaset üstü bir konu. Bana göre turisti düdüklemenin AKP’si, CHP’si, MHP’si olmaz. Turizmin tek yürek, tek bilek, tek çük gibi hareket etmemiz gereken hassas bir konu olduğunu düşünüyorum. Lütfen kusura bakmayın ama bunun adı incelik değil iş bilmezlik. Turistin cebindeki tüm parayı almak yalnızca güzel bir başlangıç olarak düşünülebilir ancak devamı gelmezse esnaf açısından hiçbir anlamı yok. Kimse endişelenmesin, başlangıçtan sonraki gelişme ve sonuç aşamalarını bizim esnafımız gayet iyi bilir. Ben gene de anımsatmış olayım: Parayı aldık, kredi kartını boşalttık, saat, yüzük ne varsa toparladık, üstünü başını çıkarttık. Bitti mi? Hayır, ben bu aşamada bile durmamamız gerektiğini düşünüyorum. Her şeyi elinden alınmış, üstü başı soyulmuş bir turistle esnafımızın daha farklı bir yakınlık kurabileceğine inanıyorum. Belki duygusal bir bağ olmayacaktır ancak ülkemizden bir anı olarak belleklerde yer edecektir.