
Bir zamanlar azılı bir kola düşmanıydım. Sağlığımızı bozmak için bir laboratuvarda özel olarak tasarlanmış bir ürün gibi nefret ediyordum koladan. Sonra yavaş yavaş bu düşüncem ve radikal tavrım değişti. Beğenelim beğenmeyelim, benim kuşağımdakiler için en az elli yıllık bir bağ var kolayla aramızda. Amerika’da yüz kırk yıl olsa da Türkiye’deki geçmişi altmış yıl. Yılda üç kere isim ve ambalaj değiştiren markalardan değil, Coca-Cola’nın 1915’teki şişesi ile bugünkü arasında neredeyse fark yok. Ankara’da küçüklüğümde içtiğimiz kola şişesini bugünkünden ayırt etmek güç. Şimdi düşünelim, o yıllardan bugüne geldiğimizde elli yıldır değişmeden kalan ne var? Bundan elli yıl önce ailenle bir yere oturduğunda kola içerdin, şimdi de bir yere oturup kolanı içiyorsun. Bazıları aksini iddia etse de ben bu süre içinde tadının da çok değişmediğini düşünüyorum. Belki az bir şey değişmiştir ancak elli yılda içtiğimiz suyun bile tadı değişti kolada da o kadar değişiklik olsun. En azından yeni kola, yeni formüllü kola, şimdi tadı daha güzel diye pazarlama numaraları yapmıyorlar.
Tamam mideye, dişlere, böbreklere zararlı falan ama zaten her gün içmediğim için ben artık çok da takmıyorum bunu. Günümüzde müthiş bir kola nefreti var. Sırf sağlığa zararlı diye böylesine bir kola düşmanlığına bir anlam veremiyorum. Uzman değilim ama nefret duygusu sağlığa belki daha da zararlı olabilir koladan. Coca-Cola bildiğim kadarıyla halka açık bir şirket, öyle büyük bir hissedarı falan yok ama insanlar kapitalizmin temsilcisi olarak kolayı seçtikleri için ilgili ilgisiz her konuda günah keçisi olabiliyor. İsrail’e kızanlar İsrail malı diyor, Amerika’ya kızan Amerikan malı diyor. İngiliz malı diyen bile var. Bunları da böyle ufak tefek işler sanmayın, TBMM Başkanı bile İsrail’i protesto etmek için Meclis lokantasında kola satışını yasaklıyor. CHP’liler de bu uygulamayı eleştirmek için “Tamam İsrail’i protesto için kolayı yasakladın ama diğer taraftan da Sanayi Bakanlığı üzerinde kolaya bilmem ne kadarlık teşvik verdin” diyor. Adamlar kola üzerinden birbirine giriyor ama koca Meclis’te bir Allahın kulu da çıkıp da “Gazze’de yaşananlar ile kolanın ne ilgisi var?” diye sormuyor. Meclis’tekilere kıyasla daha akılcı bir bakış açısına sahip olduğunu düşündüğüm bir vatandaşımız ise Türkiye’nin İsrail’le ticaretini protesto etmek için Gemlik’teki AKP binasının önünde eylem yapıyor. Ne eylemi? Evet bildiniz, tabii ki yere kola döküyor. Vatandaş hemen mahkemeye çıkartılıyor, suçu cumhurbaşkanına hakaret. Yere döktüğü kola cumhurbaşkanının resmine sıçramış. Peki kola dışında bir protesto yöntemi var mı? Tabii ki var. Bilinçli vatandaşlarımız “Sadece kolayı protesto ederek bu işi çözmezsin” diyor. “Bunların Fanta’sı da var” diyerek kolayla birlikte fantayı da yere döküyor. Tabii bizim gibi bazı ülkelerde işin içinde bir de yerli ortaklar var. Benim protestolarda eleştirdiğim nokta ana firmayla ilgili. Coca-Cola’nın Türkiye’de seçtiği yerli ortakla ilgili haklı protesto gerekçeleri olabilir ama bu yazının konusu o değil.
Biz kolamıza dönelim. Asidi var mı? Var. Çok içersek mideyi deler mi? Bence delebilir ama bu kadar yani. Nihayetinde soğuk çay, limonlu soda gibi bir içecek. Bir içeceğin dünyadaki her karanlık işe bulaşması mümkün mü? Doğu Türkistan’da yaşanan olayları protesto eden de İsrail’i protesto eden de yerlere kola döküyor. Birbiriyle bağlantısı olmayan pek çok protesto eyleminin ana hammaddesi kola. Geçen bir haberde okudum. Öğrenciler okulu protesto etmek için camdan aşağı kola şişelerini boşaltıyorlar. Öğrenciler konudan bağımsız olarak bir protesto eyleminde yere kola dökülür zannediyorlar. Evlenirken kına yakmak gibi. Âdet mi, gelenek mi, racon mu artık neyse, herhangi bir şey protesto ediyorsak âdettendir diyerek kolayı yerlere döküyorlar. Kola modern toplumun şeytanı olmuş sanki. İnsanlar şeytan taşlar gibi yerlere kola döküyor.
Herkesin birden kolaya yüklenmesinden midir, canı sıkılanın yere kola dökmesinden midir nedir, içimde kolaya karşı tuhaf bir dayanışma duygusu belirdi. Hani mahallenin zayıf çocuğu vardır, canı sıkılan gider onu itekler, bu kola işi de biraz buna döndü. Memlekette belki elli milyon kola içen insan var ama kimse de sahip çıkmıyor içeceğine. Boynu bükük çocuklar gibi şişesinde bekliyor. Öyle olunca da her canı isteyenin de gücü kolaya yetiyor. Sonuçta kola dediğin de gazlı şekerli bir içecek, yani dünyayı yok etmek için tasarlanmış bir silah değil. Onu için böyle biri yere kola döktüğü zaman gidip ona “Kardeşim sorunun asıl muhatabı dururken sen neden bu ağzı var dili yok kola garibiyle uğraşıyorsun?” demek istiyorum. Amacım kolayı savunmak değil ama eğer Amerikalıları protesto edeceksen adamların ürettiği tek ürün de kola değil. Mesela ben hiç Tesla’sını denize yuvarlayan veya Apple marka telefonunu tuvalete atıp sifonu çekene rastlamadım. Tam tersine, yanlışlıkla eylemcinin Apple marka telefonunun üstüne kola döksen adam seni mahkemeye verir. Bilgisayarı, arabayı, sigarayı, telefonu es geçip kolaya yüklenilmesinin ana nedeni kolanın ucuz olması. Kırk lira verdin mi bakkaldan alıyorsun. Dikkat edin ülkedeki bütün yoksul sofralarında kolayı görebilirsiniz. İnsanların zevk alarak içebileceği, garibanların yemekte misafirlerine ikram edebilecekleri başka ne var? Böyle komünist bir tarafı da var kolanın. Zengin de fakir de aynı kolayı içiyor. Bu adamlar diğer markalar gibi zenginlere özel ürün üretmiyor, ekstra bilmem ne kolası diyerek onu zenginlere beş katına satmıyorlar. Yoksulların alamayacağı ürünü raflara koymuyorlar. Paran azsa da çoksa da içeceğin aynı ürün.
Dikkatimi çeken bir konu daha var. Bu protestolarda dökülen kolaların köpürdüğüne hiç tanık olmadım ben. Sanırım eylemciler evde gazı kaçmış kola varsa getirip onunla yapıyor eylemini. Hani böyle kapağını açınca bir gaz sesi gelir, bir duman tüter üstünde şişenin. Eylemlerde hiç bu tür sahneler görmüyoruz.
Övmeye başlamışken devam edeyim, bu kolanın bir iyi tarafı da kendi başına içilmesi. Hiçbir şeyle iyi uyum sağlamıyor kola. Kokteyle katsan, üstüne soda eklesen, portakal suyuyla karıştırsan bir şeye benzemez. Böyle bağımsız bir tarafı var kolanın, en fazla votkayla karıştırırsın ki o da öyle çok matah bir şey olmaz. Kola bu yönüyle biraz rakıya benzer. Sek içilir, en fazla iki buz atarsın içine. Başka içecekler gibi sofranın görünümünü rezil etmez, klasik cam şişesiyle, özgürlük heykeli veya bağımsız medya gibi öyle tek başına dikilir yemek masalarında. Amerikan malıdır, kapitalisttir, sağlığa zararlıdır, ona sözüm yok. Ben zaten içmiyorum kolayı ama içmeyişimden de bir direniş destanı çıkarmaya çalışmıyorum.
Ayrıca bu kolacılar sağlığınıza şöyle iyi gelir böyle iyi gelir demiyorlar zaten, sadece ferahlatır falan gibi şeyler söylüyorlar. Sağlığa zararlıysa zararlı ama mal bu. Bu haliyle de kolanın arkasında milyonlar var. Protestocular kola sattı diye dükkânı taşlıyorlar ama dükkân sahibi gene de el altından kola satmaya devam ediyor. Camına “Coca-Cola Satılmaz” yazıyor ama arkada zuladan veriyor isteyene kolasını. Zaten dükkânı taşlayan adam da akşam geliyor “Abi çok yorulduk, eylem yaptık, bari bugün şu orucumuzu bozalım da bir ferahlayalım. Şuradan bir litrelik kola ver” diyor. İçeceği başka bir şey yok ki, eylemci de yoksul. Taşlanan dükkânın sahibi de “Yahu bugün beni boş yere taşladınız, ben aslında kola satmam ama arkadaşın düğününden artmış da emaneten bir kasa bırakmıştı, dur sana oradan vereyim” diyor.
Ne kadar eylem yapılırsa yapılsın bu kolacılar yılmıyor ya da bir karşı nefret geliştirmiyorlar. “Biz ürünümüzü Moğolistan’da, Arabistan’da satmayız” dediklerini duymadım. Tamam İsrail’de fabrikaları var ama Filistin’de daha çok, dört fabrikaları var adamların. Bu fabrikalarda Filistinliler çalışıyor. Adamların kola şu inanca uymaz, bu düşünceyle yan yana durmaz diye kuralları yok. Laik, demokratik bir tarafları var. Ramazan sofrasında da varlar, domuz etli barbekü partisinde de. Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden sonra Rus pazarından çıkacağız demişlerdi ama birtakım numaralarla orada kalmaya devam ediyorlar. Tüm karşı propagandalara karşın Küba’da ve Kuzey Kore’de bile kola içilebiliyor. İçmek istiyorsan dünyanın neresinde olursan ol içebiliyorsun. Yani ırkçı bir tarafları yok. Hatta pek çok markaya göre evrensel bir bakışları olduğunu söylemek mümkün. Seni olduğun gibi kabul ediyor kola. Yalan da söylemiyor. Zayıflatır, zihnini açar gibi vaatleri yok. Götünü göbeğini büyütüp mideni rahatsız etmek dışında bir numarası yok kolanın ama kolacılar da ürünleri çok yararlıymış gibi bir hava yaratmak peşinde değiller.
Son sözüm protestoculara. Eylemci kardeşim, diyelim ki Taksim’e gittin, eylemini başarıyla yaptın, gazı kaçmış kolanı yere döktün. Şansın da yaver gitti, polisten yakanı kurtarıp bir kafeye sığındın, yoldan polisler geçerken sen de vaziyeti çaktırmadan müşteri gibi takılıyorsun. Garson geldi “Ne içersiniz?” diye sordu. Öğrenci harçlığınla içebileceğin tek şey ya bir bardak çay ya da bir kola. Öğle sıcağında niye çay içesin ki?
İlk yorum yapan olun