
Abdulrazak Gurnah’ın dokuzuncu romanı olan Kumdan Yürek, 2017’de yayımlanmış. Türkiye’deki ilk baskısı ise 2021’de İletişim Yayınları tarafından yapılmış. Benim okuduğum 7.baskının tarihi 2024’tü. Dolayısıyla romanın üç yılda iyi bir okuyucu sayısına ulaştığını söylemek mümkün.
Kitabın kapağı yazarın İletişim Yayınları’ndan çıkan diğer kitapları ile uyumlu. Sayfa tasarımı modern klasik diyebileceğimiz bir roman havasını verirken kapakta kullanılan Emmanuel Ekong Ekefrey tablosu bizi Afrika’ya götürüyor. Nijeryalı ressamın tablosunu içeren kapağı Suat Aysu tasarlamış.
Çevirisini Mehmet Deniz Öcal’ın yaptığı Kumdan Yürek’in düzeltisi Büşra Bakan’a ait. Mehmet Deniz Öcal’ın çevrisi de övgüyü hak ediyor. Öcal, Abdulrazak Gurnah’ın sade, gösterişsiz dilini Türkçeye çok güzel aktarmış. Roman, en başından son sayfasına kadar hiç yorulmadan ilerleyen akıcı bir dile sahip. Kitabın editörü Barış Özkul’un adı önsözde de görüyoruz. Kitapla ilgili ilk izlenimim İletişim Yayınları’nın Abdulrazak Gurnah kitaplarını büyük bir özenle yayına hazırladığı yönünde.
Abdulrazak Gurnah, 2021 Nobel Edebiyat Ödülü’nü aldığında Türkçe yayımlanmış beş romanı vardı ve bu romanların hiçbiri de iyi satmamıştı. İletişim Yayınları, kitapları satmamasına karşın yazarın kitaplarını alıp çevirmeyi sürdürmüş. Bir yayınevinde olması gereken ilk temel özellik sanırım bu olmalı: Ödüllere, satışa, reklama değil yazara ve o yazarın kitaplarına inanmak.
2019’da Booker Ödülü için kısa liste yayımlandığında listeden birkaç kitap seçip okumuştum. O zaman birlikte çalıştığım yayınevine Bernardine Evaristo’nun “Girl, Woman, Other” kitabı için teklif vermeyi önermiştim. Yayınevi ödülün açıklanmasına uzunca bir süre varken kitabın haklarını almak için girişimde bulundu ancak ajanstakiler başka tekliflerin de olduğunu ve kısa süre içinde değerlendirip karar vereceklerini söyledi. Birkaç kez kararlarını istememize karşın bizi sonuç açıklanana kadar oyaladılar ve nihayetinde Evaristo ödülü aldıktan bir iki gün sonra bize başka bir yayınevi ile anlaşıldığı bilgisi geldi. Açıkçası Bernardine Evaristo’nun ödülü almasına bu açıdan üzülmüştüm, çünkü ödül alınca taliplerin artacağını biliyordum. Belki ajans biraz risk alıp daha yüksek fiyatlı bir anlaşma yapmak için bizi oyaladı, belki güçlü bir yayınevi kitap ödülü alırsa haklarını satın alacağını söyledi bilemiyorum ancak her ikisi de edebiyat dışı bir yaklaşımın sonucu. Bu uzun-kısa listelerin hazırlanmasının amacı listedeki kitapların ödül açıklanana kadar anlaşmalar yapabilmesini sağlamak. Yoksa iki turlu bir heyecan fırtınası estirmek değil. Böyle davrandığınızda hem kısa listedeki kitapların önünü kesmiş hem de bir ödül avcısı durumuna düşmüş oluyorsunuz. Dışarıdan bakınca paraya, isme odaklanmış çok ticari bir rekabet gibi duruyor ve ajanslar açısından da kendi bindikleri dalı kesmeye benziyor.
Sözü uzattım ama söylemek istediğim özetle şu: Yayıncılığa İletişim Yayınları’nın yaptığı gibi yaklaşmak hem okura hem de yazara saygının bir gereği. Ayrıca bu yaklaşımın uzun vadede kazançlara da olumlu bir etkisinin olması beklenebilir.
Şimdi gelelim Kumdan Yürek‘e. Shakespeare’in Kısasa Kısas’ından uyarlanan bir konu olsa da roman tümüyle özgün bir çizgiye sahip. Tanzanyalı Gurnah’ın kendi yaşamından izler de taşıyan romanın temelindeki karakter, Salim. Annesi ile babasının gizemli ayrılığına bir anlam veremeyen Salim, bir yandan bu gizemi araştırırken diğer yandan evden ayrılan babasının peşine düşüyor. Arka planda yetmişli yılların Zanzibar’ını güçlü bir biçimde fona yerleştiren Gurnah, anne babası ayrı, yoksul bir çocuğun büyüme serüvenine siyah bir göçmenin Londra’daki göçmen hayatını ekleyerek ortaya etkileyici bir Salim karakteri çıkarıyor. Londra’daki, siyah tenli, yoksul bir Afrikalı göçmen portresi belki de Gurnah’ın kendi deneyimlerinin izinde çok gerçekçi bir şekilde resmedilmiş. Zaten romandaki her şey, herkes sahici. Abdulrazak Gurnah gücünü buradan alıyor.
Abdulrazak Gurnah’ın sade ve güçlü anlatımına bir örnek: “O zamanlar bir Avrupalı gözleriyle görüp isim verene kadar nehirlerin, göllerin, dağların, hayvanların varlığı kanıtlanmamış sayılırdı.” Afrika’daki emperyalizm, bundan daha çarpıcı biçimde dile getirilebilir mi acaba? Eminim Gurnah, bu konuda bir destan yazabilecek bilgiye sahiptir. Ancak hangi destan yukarıdaki cümle kadar etkili olabilir?
Abdulrazak Gurnah, anlatımını farklı yazın türleriyle renklendirmeyi biliyor. Kumdan Yürek‘te yer alan mektuplar bunun en güzel örneği. Bu mektupları ikiye ayırmamız gerekiyor: Gönderilen mektuplar ve gönderilmeyen mektuplar. Salim annesine bir mektup yazıyor ancak bu mektubu göndermiyor. O mektup aslında gönderilmek için değil. Gönderilmeyecek mektuplarda Salim söylemek istediklerini hiç ayıklamadan yazıyor ki bu mektuplar Salim’in iç dünyasını büyk bir başarıyla yansıtıyor. Hemen ardından, gönderilmek üzere ikinci bir mektup yazıyor Salim. Gönderilmeyen mektupla gönderilen mektubu kıyasladığınızda içiniz burkuluyor, kalbiniz kırılıyor. Çünkü dünyanın neresinde olursa olsun, bir çocuk annesine söylemek istediği şeyleri söyleyemezse buna tanık olan kişinin kalbi kırılır.
Romanın son iki bölümüne kadar anlatıcı Salim. Son iki bölümde ise anlatıcı Salim’in babası oluyor. Salim’in dili yalın, öyle çok büyük, süslü sözler etmiyor. Her şeyi olduğu gibi anlatıyor. İşte romanı yücelten de bu yalınlık.
Eğer altını çizecek bir söz, iki uyaklı cümle bulayım deseniz işiniz zor. Ama her sözcüğü özenle seçilmiş, hikâyesi ilmek ilmek örülmüş bir romanın içinde insana özgü durumları, duyguları en çıplak, en savunmasız haliyle görmek isterseniz Kumdan Yürek, tam sizlik.
Kumdan Yürek‘in sonunda Shakespeare’in oyunu ile roman arasındaki bağ da masaya yatırılıyor. Artık adına güç mü denir kader mi bilmiyorum, anımsadıkça can sıkan, Salim’in o sözü hiç akıldan çıkmıyor: “Shakespeare, oyunun kahramanı kızı Dük için ayırmıştı.”
Kitapta Yer Alan Yazım Yanlışları
İlk yorum yapan olun