Zamansız Metinler

Son zamanlarda duyduğum en havalı sözlerden birisi bu “zamansız”. “Amansız” gibi ama daha derin bir anlamı var tabii “zamansız”ın. Sonsuz, zamandan bağımsız, zamanın ötesinde gibi. Belli bir zamana ait değil de her zaman okunacak kitap gibi bir anlamı da var. Eskiden bu tür durumlarda yüz yıl sonra bile okunacak kitap denirdi ancak görüldüğü gibi bu tarif çok uzun. “Zamansız” dediğinizde bunların tümünü tek sözcükle halletmiş oluyorsunuz.

“Zamansız”la ilgili tek sorun “zamansız”ın halihazırda başka bir anlamı olması. Bir arkadaşını ziyarete gittiğinde eğer arkadaşınız kapıyı donla açarsa “Sanırım zamansız geldim” denir. Yani “yanlış zamanda geldim” anlamında. Şimdi bir kitabın arkasında “zamansız metin” ifadesini görünce bu eski bilgiden dolayı yanlış bir çağrışımı oluyor “zamansız”ın. Acaba “Bu metin yanlış bir zamanda mı yazılmış?”, “Böyle yırtık dondan çıkar gibi bir durumu mu olmuş bu metnin” diye insan farklı düşüncelere gidiyor.

Eskiden belli bir dönemi anlatan romanlar modaydı. Yazarlar o dönemle ilgili derin araştırmalara dalardı. Zamansız romanlarda yazarın sırtından bu araştırma yükü de kalkmış oluyor. İbrahim Nasrallah, Beyaz Atlar Zamanı adlı romanını 22,5 yılda tamamladığını söylüyor. Şolohov, Ve Durgun Akardı Don’u 14 yılda yazmış. Yaşar Kemal’in İnce Memed’i 39 yılda tamamlanmış. Foucault Sarkacı, Umberto Eco’nun 7 yılına mal olmuş. Kaybedilen zamanlara bakar mısınız, yazarların gençliğini alıp götürmüş ne çok roman var.

Zamansız metinlerin bir özelliği de diğerlerine göre daha pahalı olması. İleride kitapçılarda şöyle diyaloglar duyabilirsiniz:

– Pardon, bu kitap kaç lira?
– İki yüz elli lira.
– Peki bu?
– O iki yüz.
– Bu ne kadar peki?
– O yedi yüz elli lira.
– Vay anasını, niye bu kitap bu kadar pahalı, cilt farkı falan mı var?
– Yok o zamansız kitap.
– Çok da güzel ama benim yüz kırk liram var sadece.
– O zaman sen zamanlılara bakacaksın. Zamanlılardan da Orta Çağa kadar bakabilirsin. Sonrakiler senin bütçeni aşar.
– Yahu şöyle kısa bir roman ya da cep boyu falan yok mu zamansızlardan?
– Yok, zamansız metinler beş yüzden başlıyor.

Geçen gün bir kitap için “hem zamansız hem zeminsiz” diye bir ifadeye rastladım. Şimdi bu kitabı almayayım da hangi kitabı alayım ben. Kitap yirmi beş sayfa olsa bile ben en az iki ayda bitiririm böyle bir kitabı. Görgüsüzlüğün egemen olduğu dönemlerde tanıtım yapılırken “Kitapta şu da var, bu da var” denirdi. Şimdiki moda ise yokluk. Artık zamansız, zeminsiz, olaysız, örgüsüz, böyle neredeyse kimsesiz metinler ön planda. Söyleşide yazara soruluyor:

– Son romanınızda neyi anlatıyorsunuz?

Yazar derin bir nefes alıp etrafına göz gezdirdikten sonra kararlı bir ifadeyle yanıtlıyor:

– Hiçbir şeyi.

Arkadaş sen üç yüz elli sayfa roman yazmışsın. Hiçbir şeyi anlatmak için üç yüz elli sayfalık ağacı niye ziyan ettin o zaman? Bu kitabı yazmadan da ufak bir el hareketiyle anlatabilirdin hiçliği. Ama olur mu öyle, zamansızlık ve zeminsizlik irdelenmek ister. Var olanı kesip biçmek kolaydır, zor olan “hiç”i ameliyat masasına yatırmak.

Zamansızla zeminsizden sonra ben artık yeni bir “yokluk” birimi bekliyorum. Başlıksız gibi bir şey olabilir ama kabul ediyorum, diğerleri kadar havalı olmadı. Metinsiz bir roman olabilir belki, böyle düz beyaz sayfa şeklinde. Hem kâğıt kalem tüketimi de olmaz. Ancak kimse “metinsiz kitap”lar ucuz olur diye heveslenmesin nihayetinde bunun da bir inovasyon maliyeti var.

Metinsiz kitapların yazarı hiç kalem oynatmayacağı için bu tür kitaplarda “yazarı” yerine “yazmayanı” demek daha uygun olabilir. Arka kapakta da şöyle profilden bir fotoğraf, bence tamamdır. Gerçek anlamda “zamansız” bir roman olur hem. Okurun da yazarın da matbaanın da çok zamanını almaz. Kitap okuma oranları yükselir.

Burak Kaya hakkında 130 makale
Müzisyen, yazar.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.