Enis Batur’un Özgür Hayvanlar Bahçesi: Zoo’m

zoom

Enis Batur’un Zoo’m’u edebiyattan sinemaya, resimden heykele, mitolojiden mimariye, uygarlık tarihi boyunca insanların gözünden hayvanların izini süren eşsiz bir kitap. Batur hayvanların izini bazen Anadolu’da sürüyor, bazen Paris sokaklarında. Kitap, kâh Aztek, İnka uygarlıklarına kâh Ortadoğu’ya, kâh Uzakdoğu, Afrika kültürlerine uzanıp, çelişkiler, karşıtlıklar, benzerlikler içinde hayvanlar âlemini kucaklıyor. Kimi zaman gözlerinizi buğulandıran, kimi zaman kahkaha attıran ama her sayfasında yüreğinizi güzelliklerle dolduran bir kitap Zoo’m. Odağında sanat, edebiyat ve hayvanların olduğu bir kitaptan güzellik dışında ne beklenebilir ki?

Enis Batur’un Özgür Hayvanlar Bahçesinde, Necatigil’in zebrasından Baudelaire’in albatrosuna, Avni Arbaş’ın atlarından Ahmet Merdivenci’nin sivrisineklerine, Van Gogh’un yengeçlerinden Kafka’nın hamamböceğine, Picasso’nun keçisinden Bresson’un eşeği Balthazar’a kadar pek çok hayvan var. Enis Batur’un özellikle eşekler ve kedilerle ilgili ayrıntılı bilgisi hayvanseverleri bile şaşırtacak düzeyde.

Kedilerle ilgili bölümden birkaç alıntı:

  • “Gülümsemeden yoksun kedi çok görmüştüm, ama kediden yoksun gülümsemeye hiç rastlamamıştım!” (Alis Harikalar Diyarında)
  • Bilge Karasu “Kedi sevmek, kedinin, kendisini seven kişi karşısındaki umursamaz bağımsızlığını kabul etmek demektir” der ya bir masalında, ben bu farklı sevme biçimini bundan daha iyi tanımlayan bir cümleye rastlamadım bugüne dek.”
  • “Geceleri dolaşır. Uzun uzun denizi dinler, kıyıya inip. Yan yatmış bir bisikletin tekerleği üzerinde uyur. Gelincik toplar. Şiirlerini aruzla yazar. Ney üfler seher vakti. Yalnızlığında mutludur. Onun için çok uzun mesafelere yürür.”
  • “Alis’in dediği gibi onlar “krallara bakabilirler” ve bir şairimizin tamamladığı gibi “hatta onları tırmalayabilirler” de.

    Kralların yaşadığı ülkelerde, insanların kedilerden öğrenebilecekleri bir şey vardır.”

Dünyadaki hiçbir hayvanat bahçesinde ya da doğal parkta göremeyeceğiniz canlılar da var bu kitapta. Enis Batur’un Harflerden Hayvanat Bahçesi, simurg, anka, hüdhüt, hüma gibi düşsel kuşları da mercek altına alıyor. Şaman metinlerinden Borges’e kadar, masallarda, söylencelerde, hikâyelerde geçen bu gizemli kuşların kanat seslerini getiriyor bize. Enis Batur, bu düşsel yaratıkların gerçekliğini sorgulamayı aklından geçirecek olanları da kibarca uyarıyor: “Hiçbir efsane bütünüyle düşgücünün ürünü değildir, olmamıştır. Anka’yı görmeyeneler, onu göremeyenlerdir.”

Kitapta görüyoruz ki, ister gerçek, ister düş gücünün yarattığı kurmaca yaratıklar olsun hayvanlar, tarih boyunca sanatçıların yapıtlarındaki önemini yitirmemişler. Hayvanlar, bazen Flush’ta olduğu gibi bir ana kahraman, bazen bir imge, bazen de yazarın / yontucunun aklının bir köşesinde, bir sonraki sahne için irili ufaklı rollerini bekliyorlar.

Eğer hayvanlara merakınız varsa Zoom’u mutlaka okumalısınız. Kitabı okurken, günde ortalama 73 kilometre, toplamdaysa 4.200 km’lik mesafe kat eden, 8 mg’lik ağırlığıyla binler halinde kondukları dalları kıran Kral Kelebeklerle şaşıracak; bir kaza sonrası Göztepe’deki parklara yerleşen papağanlarla gülümseyecek; öldükten nice sonra sahibini rahatlatmak için bir geceliğine geri dönen kedinin hikâyesiyle hüzünleneceksiniz.

Dünya üzerinde çok sayıda hayvanat bahçesi var. Enis Batur, “Giderim, hâlâ da gidiyorum ama sevmiyorum hayvanat bahçelerini” diye başlıyor kitabına. Sonra da harf harf, sözcük sözcük yeni bir hayvanat bahçesi yapıyor sizler için. Ancak bu bahçede kafesler içine kapatılmış tutsak hayvanlar değil alabildiğine özgür canlılar var. İçinde tavus kuşlarının da düşsel kuşların da olduğu, balıktan zebraya, kediden köpeğe, gergedandan örümceğe kadar bin bir türlü, rengârenk bir Özgür Hayvanlar Bahçesi. “Ama bu hayvanat bahçesi gerçek değil ki, nasıl gezebiliriz?” diyenler için yeniden anımsatalım Batur’un sözlerini: “Anka’yı görmeyeneler, onu göremeyenlerdir.”