Yasaklar

Yasak koymaya çok meraklı bir ülkeyiz. Yasakları çok kolay koyuyor, sonra da kaldıramıyoruz. Yasağa uyulup uyulmadığı da çok önemsenmiyor ama yasağı koyan görevini yapmış olmanın huzurunu yaşıyor. Yasaklara uymak gerekmiyorsa sorun yok gibi düşünelebilir ama asıl sorun da bu düşüncede zaten. Gereksiz yasaklar, herkesin “acaba bu yasağa uymak gerekir mi?” diye düşünmesine neden oluyor. Herkes kendi düşüncelerine göre karar veriyor ve karmaşadan geçilmiyor. Bunun sorumlusu, kuralsız yaşamaya alışmış halk deniyor ama asıl sorumlu, uyulması imkansız çok sayıda yasak koyanlar.

Yaygın örnekler trafikte bulunabilir. Bir kavşağa kırmızı ışık konmuş ama durana rastlamıyorsunuz. O kavşağı bilmeyen birisi durmaya kalksa tehlike yaratıyor. Arkasındakilerden fırça yiyor. Belli ki o kavşakta ışık gerekmiyor. Işıkta durmayınca bir sorun yaşanmıyor çünkü. Her gün buna benzer bir iki kavşaktan geçen sürücü, başka kavşaklarda da ışıkları sorgulamaya başlıyor. Kafa yormadan kırmızıda durmak yerine, kavşak boşsa, polis de yoksa geçmek gerekir diye düşünüyor. Işığı koyanların bu konuda kafa yorduğunu bilse, büyük ihtimalle kendisi kafa yormayacak ama her gün yaşadıkları, bu ışığın da gereksiz olarak konmuş olabileceğini düşündürüyor.

Altı şeritli bulvarda gidiyorsunuz. Etrafta, ev, yaya, okul yok. Meskun mahal tanımına uyan bir yer değil. Fakat 50 km’lik hız sınırı konmuş. Belli ki amaç ceza yazmak. 120 km hızla giden arabalar bir anda yavaşlıyor, beşyüz metre sonra tekrar eski hızına çıkıyor. Bunun sonucunda hız sınırlayan tabelalar inandırıcılığını kaybediyor. Mıcırda kaza yapan bir araç olduğunda, suçlu hız sınırına uymayan sürücü deniyor. Adam her gördüğü tabelaya uymaya kalksa o zaman daha çok kaza olacak. Amaç, vatandaşı değil yola mıcır döken ve bir tane hız sınırlama tabelası dışında önlem almayan suçluyu korumak. Yol inşaatı bitse de o tabela orada yıllarca unutulabilir. Bundan dolayı kimsenin başına iş gelmez. Ama asıl sorun bu tip gereksiz, unutulmuş yasakların sebep olduğu kurallara uymama alışkanlığı.

Motosikletler için hız sınırı saatte 70 km. Otobüsler için bu sınır saatte 80 km. Otobüsün önünde, otobüsten daha düşük hızla giden motosikletin trafiğe ve güvenliğe katkısı olmayacağı çok açık. Tam tersi tehlike yaratıyor. Ama yıllardır kimse bu yasayı değiştirmiyor. Bunun yerine motosikletlere şehir dışında arabalar kadar hızlı gitme hakkını polisler kendi inisiyatiflerinde veriyorlar. Arabalara uygulanan hız sınırını geçmeyen motosiklet sürücüsü ceza yemiyor. Demek ki polis de bu yasağa uyulmaması gerektiğinin farkında.

Toplumun geneline yayılmış bir yasak koyma alışkanlığı var. Adamın birisi park yasaklayan tabela yapıp yola koymuş. Babasının yolu sanki. Kimse de bir şey demiyor. Başka bir yerde bakıyorsunuz adamın birisi koca otoparkın çıkışına koyup gitmiş arabayı. Çünkü gereksiz ve keyfi yasaklar kurallara uymayan bir toplum oluşturuyor.

Vergi konusunda yasaklar daha da ilginç bir hal alıyor. Trafikte gereksiz de olsa tüm kurallara uymak gibi bir seçeneğiniz var. Ama iş hayatında böyle bir şansınız yok. Size fatura kesen birisinin, faturası ile ilgili vergi beyannamesi verdiğini takip etmeniz gerekiyor. Diyelim ki inşaat firmasının yoldan çevirdiği bir kamyoncuya yaptırdığı işten dolayı aldığı fatura, naylon fatura çıkarsa, işi yaptıran şirketin patronu hapse girebiliyor. Sevmediğiniz bir işverenin hayatını kaydırmak çok kolay. Devlet kendisi yakalayamadığı suçluyu vatandaşın yakalamasını istiyor. Koca devletin imkanlarıyla yapılamayanı, vatandaşın yapması bekleniyor. Yapamazsa cezalandırılıyor. Gene yakın geçmişte vergi iadesi için toplanan fişlerin doğruluğundan, fişi veren değil, alan da değil, işlemi yapan muhasebeciler sorumluydu. Bunun sonucu gene kuralsızlığı getiriyor. Tüm kurallara uysanız da, başkasının uymadığı kuraldan dolayı ceza alabilirsiniz.

Üçkağıtçılar için sürekli vergi affı çıkarılıyor. O aftan yararlanmak istemeyenleri, devletin görevlileri arayıp “bak kötü olur sonu” diyorlar. Başına ne gelebileceğini bilemeyen iş yeri sahibi eli mahkum, parayı verip yararlanıyor bu aftan. Hiçbir kurala uymayanlarla arasında bir fark kalmıyor.

Uçakta olay çıkaran yolcuyu şikayet eden Lufthansa ekibi, ifade vermek için geceyi karakolda geçirdiğinden beri ülkemizde kimseden şikayetçi olmamayı öğrendi. Suçluyu değil mağduru cezalandıran bir sistem var. Kurala uymayanı şikayet ederseniz kesinlikle cezalandırılırsınız. Çünkü bu kurulu sistemi bozabilecek bir harekettir ve sistemden beslenenler buna izin vermezler. Kaldı ki daha önemli işleri olan polisi de böyle uyduruk şeylerle meşgul etmemek gerekir.

Sırada beklerken uyanıkların öne geçmesi, trafikte beklerken kullanılmaması gereken şeridi kullanıp öne geçen uyanıklar, park yeri çıkışını kapatan düşüncesizler arasında, kurallara uyarak yaşamaya çalışmak insanı ruh hastası yapabilir. Ülkemizde yasaklar düzeni sağlamaya değil düzensizliği sürekli kılmaya yarıyor.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.