Sağlıklı Düşünebilmek

Düşünebilmek için bilgi sahibi olmak gerekir. Olabildiğince çok bilgiye sahip olmak, farklı görüşleri, farklı kişileri dinlemek, okumak, anlamak.

Bir gazetedeki yazının başlığını okuyarak da düşünmek mümkün, üç ayrı gazeteden, farklı köşe yazarlarını okuyarak, farklı kişileri dinleyerek, kitaplardan, tarihi bilgilerden yararlanarak da. Toplumumuzda alışkanlık tek kaynaktan bilgi almak şeklinde. Tek kaynak değilse bile birbirinin aynısı farklı kaynaklardan. Karşı görüşü anlamaya çalışmak istemiyor kimse. Herkes kendi bildiğinden öylesine emin ki, farklı bir görüşün kısmen de olsa doğru olabileceğine inanmak istemiyor. Kendisi istememekle kalmıyor, bu konuda çevresine de baskı yapıyor. Karşı görüş dosttan gelirse bir anda neye uğradığını şaşırabiliyor. Bu kişi nasıl böyle büyük bir yanılgı içinde olabilir diyor. Kendisinin yanılmadığından öylesine emin ki. Herkes karşısındakini anlamaya değil, kendisini anlatmaya çalışıyor.

Ne kadar çok araştırırsanız olaylara bakışınız o kadar şüpheci oluyor. Hiçbir şey için mutlaka doğrudur diyemiyorsunuz. Bunu söyleyebilmek için çok az şey bilmek gerekiyor. Bazı tartışmalarda bir fikir söyleyip, başkalarını dinledikten sonra, erken konuştuğuma pişman olduğum olmuştur. Çünkü farklı bakış açıları, az araştırdığınız bir konuda, çok farklı düşünmenizi sağlayabiliyor. Birisi bir şey anlatıyor hak veriyorum. Sonra başka birisi tam tersini savunuyor ona da hak veriyorum. Ve derken üçüncü kişi ilk ikisinden farklı bir şey anlatıyor ve bakıyorum o da haklı. Herkesi dinleyip, üstüne biraz da kendiniz araştırdıktan sonra konu hakkında sağlıklı şekilde düşünebilir hale geliyorsunuz. Bir konuda, on kaynaktan on farklı bilgi edindikten sonra, onbirinci kişi hala bilmediğiniz şeyler söylüyorsa, artık hiçbir konuda, hiçbir zaman her şeyi biliyorum en iyi ben düşünüyorum diyemiyorsunuz. Hep birilerinden, bir şeyler daha öğrenmek istiyorsunuz.

Çoğu sohbette ise olay bu şekilde gelişmiyor. Birisi bir şey söylüyor, ikinci kişi aynı şeyi tekrarlıyor. Sonra üçüncü kişi de aynı şeyleri farklı kelimelerle söylüyor. Dördüncü aynı fikirleri savunan bir hikaye, beşinci bir fıkra, altıncı bir anı anlatıyor. On kişiden aynı şeyi dinledikten sonra kesin doğruları bildiğinizden bir şüpheniz kalmıyor. Artık ne okumaya, ne düşünmeye ihtiyaç duyuyorsunuz. Ben bu konuyu çok iyi biliyorum, başkalarına da öğretmeliyim diyorsunuz. Böylece sürekli öğreten ama hiç öğrenmeyen bir topluma kavuşuyoruz.

On kişinin aynı şeyi konuştuğu bir ortamda onbirinci sırada tersi bir görüş belirtmeyi denediniz mi? Bir anda herkes çok iyi bildiği doğruyu size öğretmeye başlar. Görüşünüzde direnirseniz kendinizi sonuçsuz ve anlamsız bir tartışmanın içinde bulursunuz. Karşınızdakiler sizin nasıl bu kadar hatalı düşünebiliyor olduğunuz konusunda hayrete düşerler. Size kızar ya da acırlar.

Aynı görüşlerin olduğu ortamlarda bulunmak tehlikelidir. Bir konuda hiçbir bilginiz olmaması, o konuda her şeyi bildiğinizi düşünmenizden çok daha iyidir. Her şeyi biliyorum zannederken komik duruma düşebilir, zor anlar yaşayabilirsiniz. Daha da kötüsü her şeyi bildiğinizi düşündüğünüz için yeni bilgilere kendinizi kapatırsınız. Yeni şeyler öğrenemezsiniz. Eksik bilgiyle, çok bildiğini sanan tehlikeli kişilerden birisi olursunuz. Türkiye bu tip insanlarla doldu maalesef. İnsanları kendi düşünceleri ile sınırlamak isteyen gazeteler ve siyasetçiler, değişik kaynaklardan kendi fikirlerini duyuruyor, insanların beynini yıkamaya çalışıyorlar. Maddi sıkıntısı olan televizyon kanallarını, gazeteleri, kendi fikirlerini söylemek zorunda bırakıyor, bir yandan kendileri de aynı fikirleri değişik ortamlarda söylüyorlar. Karşı görüşte olanları vatan haini ilan ediyor veya alaya alarak değersizleştirmeye çalışıyorlar. Etraflarında düşünmeyen, sadece inanan, beyni yıkanmış bir güç oluşturmaya çalışıyorlar. Maalesef bu konuda başarılı da oluyorlar.

İnsanlar sürekli düşünüyor. Kimi zaman pozitif, kimi zaman negatif, bazen doğru, bazen yanlış. Ama en kötüsü çoğu zaman başkalarının aklıyla düşünüyorlar. Şu anda düşünmeyen ama inanan, öğrenmeyen ama öğreten, dinlemeyen ama konuşan, savaşan, savaşmak isteyen, hoşgörüsüz bir toplumun içinde kaldık. Başkalarının fikirlerini kendi fikirleri zanneden kişiler, bu fikirlere, fikrin ilk sahibinden saha sıkı bağlanıyorlar. Daha şiddetli savunuyorlar.

Yorumlar

İlk yorumu siz yapın

Yanıt Ver

E-posta adresiniz yayımlanmayacak.




Loading Facebook Comments ...